helalî

listen to the pronunciation of helalî
التركية - الإنجليزية
Halal
helal
halal

Fadil ate halal food. - Fadıl helal gıda yedi.

Where is a halal restaurant? - Nerede bir helal restoran var?

helal
lawful
helal
lawful spouse
helal
canonically
helal
legitimate
helal
colloq. (lawful) wife
helal
(Islam) canonically lawful, permissible, legitimate
helal
(Konuşma Dili) (lawful) wife
helal
Islam canonically lawful, permissible, legitimate
helal
Islamic dietary laws which control the preparation of food; something that is legal and allowed in Islam
helal
(canonically) lawful, legitimate, permissible; lawful spouse
helal
legitimately, by legitimate means
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Yaldızlı bakırdan vaya tahtadan mahfazası olan eski sistem saat
(Osmanlı Dönemi) Helâl ile alâkalı olan
(Osmanlı Dönemi) Bürüncük ve pamuk karışımından yapılan bir cins yeli bez
helali
Yarım ipekli, bürümcük türü bir kumaş
helali
Ham ipekten dokunmuş bürümceğe pamuk ipliği katılarak elde edilen kumaş
HELAL
(Osmanlı Dönemi) İhramdan çıkan hacı
HELAL
(Osmanlı Dönemi) Allah'ın müsaade ettiği şey. Haram olmayan. Dinî bakımdan kullanılmasında, yenilip içilmesinde, dinlenmesi veya bakılmasında yahut dokunulmasında nehiy olmayan
Helâl
(Osmanlı Dönemi) TIYBE
Helâl
(Osmanlı Dönemi) HILL
helal
Kurallara, geleneklere uygun
helal
Dinin kurallarına aykırı olmayan, dince yasaklanmamış olan, haram karşıtı: "Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal."- M. A. Ersoy
helal
Kurallara, geleneklere uygun olarak
helal
Dinin kurallarına aykırı olmayan, dince yasaklanmamış olan, haram karşıtı
helal
Kurallara, geleneklere uygun (olarak)
helal
Nikâhlı eş
helâl
(Osmanlı Dönemi) dinen yapılmasına izin verilen
helalî
المفضلات