hedi̇ye

listen to the pronunciation of hedi̇ye
التركية - الإنجليزية

تعريف hedi̇ye في التركية الإنجليزية القاموس.

Hediye
(isim) Present

My uncle gave him a present. - Amcam ona bir hediye verdi.

I bought myself this superfast popcorn machine as a Christmas present. - Bir Noel hediyesi olarak kendime bu çok hızlı patlamış mısır makinesini aldım.

hediye
gift

She meant this gift for you. - Bu hediye sizin için.

Whenever she comes back from a journey, she brings a gift for her daughter. - O, ne zaman bir seyahatten geri gelse, kızı için bir hediye getirir.

hediye
presentation
hediye
(Argo) prezzy
hediye
bestow
hediye
lagniappe
hediye
bounty
hediye
price (of a sacred book)
hediye
souvenir shop

Are there any souvenir shops here? - Burada hiç hediyelik eşya dükkanları var mı?

Is there a souvenir shop in the hotel? - Otelde bir hediyelik eşya dükkânı var mı?

hediye
favour [Brit.]
hediye
present, gift " armağan; price" fiyat
hediye
gift, present
hediye
donative
hediye
gratuity
hediye
(sürpriz) favor
hediye
(Hukuk) disbursement
hediye
(gazete vb.) giveaway
hediye çeki
token
hediye etmek
present
hediye etmek
give away
hediye kuponları
(Ticaret) gift certificates
hediye kuponu
gift token
hediye kutuları
(Bilgisayar) gift boxes
hediye kutusu
gift box
hediye olarak
complimentary
hediye olarak
with my compliments
hediye olarak vermek
give away
hediye paketi
gift box
hediye paketi
(Turizm) amenity kit
hediye paketi
gift-wrapping
hediye paketleme
gift-wrapping
hediye sürpriz
favor
hediye sürpriz
favour
hediye vermek
give a present
Hediye atın dişine bakılmaz
(Atasözü) Don't look a gift horse in the mouth
hediye almak
accept a gift
hediye etmek
to make a present of; to give (something) as a gift
hediye etmek
bestow
hediye etmek
give as a gift
hediye etmek
to give as a gift
hediye etmek
present smb. with smth
hediye etmek
make smb. a present of
hediye etmek
present smth. to
hediye etmek
give

What do you want to give Tom for his birthday? - Doğum günü için Tom'a ne hediye etmek istiyorsun?

hediye etmek
donate
hediye olarak verilen
complimentary
hediye paketi alabilir miyim
Could I have a gift box
hediye paketi yapmak
gift wrap
hediye paketi yapmak
gift-wrap
hediye paketine sarmak
giftwrap
hediye paketleme
gift wrapping
hediye paketlemek
gift-wrap
hediye standı
gift booth
hediye sunmak
present smb. with smth
hediye verme düşkünlüğü
doromania
hediye yağmuru
shower

He showered her with expensive gifts. - Onu pahalı hediye yağmuruna tuttu.

hediye çeki
gift token
hediye çeki
gift cheque
hediyeler
gifts

He accepted gifts from them. - O, onlardan hediyeler kabul etti.

The invitation said, No gifts, please. - Davetiye, Hediyeler yok, lütfen diyordu.

verilen hediye
(Bilgisayar) gift given
hediye
the gift
hediye
gift of
hediye
a gift
barış amaçlı hediye
peace offering
bu arkadaşım için bir hediye
This is a gift for a friend
bunu hediye paketi yapar mısınız
Can you please gift wrap this for me
büyük hediye
largess
büyük hediye
largesse
hediye
box

I bought a box of chocolates on the way to work as a gift for my colleagues. - Ben meslektaşlarım için bir hediye olarak işe giderken bir kutu çikolata aldım.

Much to my delight, Mary brought me a music box from Boston as a gift. - Benim için büyük zevk, Mary bana Boston'dan bir hediye olarak bir müzik kutusu getirdi.

hediye
premium
hediye
potlatch
hediye
{i} tribute
hediye
donation
küçük bir hediye almak istiyorum
I want to purchase a small souvenir
masraflı hediye
white elephant
noel hediye sepeti
Christmas hamper
yağdırmak (hediye)
load with
zarara uğratmak için verilen hediye
greek gift
özel bir hediye almak istiyorum
I want to purchase a special gift
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Parasız verilen, bağışlanan şey. Armağan
hediye
Armağan
hediye
Fiyat
Hediye
(Osmanlı Dönemi) YÂD
Hediye
(Osmanlı Dönemi) VEZİME
hediyeler
(Osmanlı Dönemi) hedâyâ
hedi̇ye
المفضلات