Tom was well prepared for the exam.
- Tom sınav için iyi hazırlandı.
She prepared the meal in a very short time.
- O, çok kısa bir sürede yemeği hazırladı.
I'm about ready to go.
- Neredeyse gitmeye hazırım.
The food's not ready yet.
- Yemek henüz hazır değil.
India is poised to surpass China and become the world's most populous country.
- Hindistan Çin'i geçip dünyanın en yoğun nüfuslu ülkesi olmaya hazır.
We went without him since he wasn't ready.
- Hazır olmadığı için onsuz gittik.
I finished eating breakfast while Tom was getting ready for school.
- Tom okul için hazırlık yaparken, ben de kahvaltımı bitirdim.
Tom stirred the spaghetti sauce while his mother set the table.
- Annesi masayı hazırlarken Tom spagetti sosunu karıştırdı.
When you're preparing food for someone, please don't pick your nose, scratch your ass, or sneeze in your hands.
- Eğer birisi için yemek hazırlıyorsan, lütfen burnunu çekme, kıçını kaşıma veya ellerine hapşırma.
Tom is never on hand when I want him.
- Tom ben onu istediğimde asla hazır değildir.
Happiness is not something ready made. It comes from your own actions.
- Mutluluk hazır bir şey değildir. O sizin kendi hareketlerinizden geliyor.
On your marks, get set, go!
- Çizgilerinize, hazırlanın, başlayın!
Simone, please go and set the table.
- Simone, lütfen gidin ve masayı hazırlayın.
Tom is never on hand when I want him.
- Tom ben onu istediğimde asla hazır değildir.
Prepare for immediate departure.
- Acil kalkış için hazırlanın.
Details weren't immediately available.
- Ayrıntılar hemen hazır değildi.
Are you ready for today's game?
- Bugünkü oyun için hazır mısın?
Even though his mother told him to get ready for dinner, Tom continued playing his game.
- Annesi ona akşam yemeği için hazırlanmasını söylemesine rağmen Tom oyununu oynamaya devam etti.
Shuttles will be available.
- Servisler hazır olacak.
We can do nothing but wait for a while until the seats are available.
- Koltuklar hazır oluncaya kadar bir süre beklemekten başka bir şey yapamayız.
She packed yesterday, so as to be ready early today.
- Bugün erkenden hazır olmak için dün eşyalarını topladı.
It will be ready soon.
- Yakında hazır olacak.
They were ready to run the risk of being shot by the enemy.
- Onlar düşman tarafından vurulma riskini göze almaya hazırdılar.
I am always ready to help you.
- Ben her zaman sana yardım etmeye hazırım.
Dan fixed a quick meal for Linda.
- Dan, Linda için hızlıca bir yemek hazırladı.
You must get ready quickly.
- Çabucak hazırlanmalısın.
The plane is now operational.
- Uçak artık kullanıma hazırdır.
Stand by for instructions.
- Talimatlar için hazır olun.
Stand by for instructions.
- Talimatlar için hazır bekleyin.
I'm willing to help you if you want me to.
- Eğer yapmamı istiyorsan, sana yardım etmeye hazırım.
Tom is willing to do almost anything for Mary.
- Tom Mary için neredeyse her şeyi yapmaya hazır.
When will your homework be finished?
- Ev ödevin ne zaman hazır olacak?
Have you finished packing yet?
- Hazırlanmayı henüz bitirdin mi?
He psyched himself up for the race.
- O kendini yarışa hazırladı.
I am ready to do anything to make up for the loss.
- Kaybı telafi etmek için her şeyi yapmaya hazırım.
We are agreeable to your conditions.
- Biz sizin koşullarınızla anlaşmaya hazırız.
Many students were present at the lecture.
- Çok sayıda öğrenci konferansta hazır bulundu.
All the members were present.
- Bütün üyeler hazır bulundu.
I cut myself with a knife while I was making dinner.
- Yemek hazırlarken kendimi bıçakla kestim.
I am not on call tomorrow.
- Yarın göreve hazır değilim.
National rescue teams are on standby ready to fly to Japan.
- Milli kurtarma ekipleri beklemede Japonya'ya uçmaya hazır.