He prepared his speech very carefully.
- Konuşmasını çok dikkatlice hazırladı.
Tom was well prepared for the exam.
- Tom sınav için iyi hazırlandı.
I am always ready to help you.
- Ben her zaman sana yardım etmeye hazırım.
I'm about ready to go.
- Neredeyse gitmeye hazırım.
India is poised to surpass China and become the world's most populous country.
- Hindistan Çin'i geçip dünyanın en yoğun nüfuslu ülkesi olmaya hazır.
We went without him since he wasn't ready.
- Hazır olmadığı için onsuz gittik.
Tom stirred the spaghetti sauce while his mother set the table.
- Annesi masayı hazırlarken Tom spagetti sosunu karıştırdı.
I finished eating breakfast while Tom was getting ready for school.
- Tom okul için hazırlık yaparken, ben de kahvaltımı bitirdim.
The foxes that have been exposed to radiation in Chernobyl for twenty-nine years no longer fear humans and are willing to eat from their hands.
- Yirmi dokuz yıldır Çernobil'de radyasyona maruz kalmış tilkiler artık insanlardan korkmuyor ve onların ellerinden yemeye hazırlar.
When you're preparing food for someone, please don't pick your nose, scratch your ass, or sneeze in your hands.
- Eğer birisi için yemek hazırlıyorsan, lütfen burnunu çekme, kıçını kaşıma veya ellerine hapşırma.
Happiness is not something ready made. It comes from your own actions.
- Mutluluk hazır bir şey değildir. O sizin kendi hareketlerinizden geliyor.
Tom is ready to settle down and start a family.
- Tom yerleşmek ve bir aile kurmak için hazır.
On your marks, get set, go!
- Çizgilerinize, hazırlanın, başlayın!
Tom is never on hand when I want him.
- Tom ben onu istediğimde asla hazır değildir.
Prepare for immediate departure.
- Acil kalkış için hazırlanın.
Details weren't immediately available.
- Ayrıntılar hemen hazır değildi.
He is preparing for the Olympic Games this year.
- O, bu yıl Olimpiyat Oyunları için hazırlanıyor.
She is preparing to the Olympic Games this year.
- Bu yılki Olimpiyat oyunlarına hazırlanıyor.
Lunch will be available.
- Öğle yemeği hazır olacak.
We can do nothing but wait for a while until the seats are available.
- Koltuklar hazır oluncaya kadar bir süre beklemekten başka bir şey yapamayız.
It will be ready soon.
- Yakında hazır olacak.
It will take five to ten years for the technology to be ready.
- Teknolojinin hazır olması 5-10 yıl alır.
I'm about ready to go.
- Neredeyse gitmeye hazırım.
I am ready to go with you.
- Ben sizinle birlikte gitmek için hazırım.
You must get ready quickly.
- Çabucak hazırlanmalısın.
Dan fixed a quick meal for Linda.
- Dan, Linda için hızlıca bir yemek hazırladı.
The plane is now operational.
- Uçak artık kullanıma hazırdır.
Stand by for instructions.
- Talimatlar için hazır bekleyin.
Stand by for instructions.
- Talimatlar için hazır olun.
I am willing to help you with your work.
- Ev ödevinizde size yardım etmeye hazırım.
She was always willing to help people in trouble.
- O her zaman başı dertte olan insanlara yardım etmeye hazırdı.
Have you finished packing yet?
- Hazırlanmayı henüz bitirdin mi?
Dinner will be ready by the time you have finished your work.
- Akşam yemeği işini bitirmeden önce hazır olacak.
Are you up for the challenge?
- Mücadeleye hazır mısın?
I am ready to do anything to make up for the loss.
- Kaybı telafi etmek için her şeyi yapmaya hazırım.
We are agreeable to your conditions.
- Biz sizin koşullarınızla anlaşmaya hazırız.
Were all the members present at the meeting?
- Bütün üyeler toplantıda hazır mıydı?
Tom spent the whole morning getting ready for his presentation.
- Tom bütün sabahı sunumuna hazırlanmakla geçirdi.
I cut myself with a knife while I was making dinner.
- Yemek hazırlarken kendimi bıçakla kestim.
I am not on call tomorrow.
- Yarın göreve hazır değilim.
National rescue teams are on standby ready to fly to Japan.
- Milli kurtarma ekipleri beklemede Japonya'ya uçmaya hazır.