She prepared the meal in a very short time.
- O, çok kısa bir sürede yemeği hazırladı.
Tom was well prepared for the exam.
- Tom sınav için iyi hazırlandı.
I am always ready to help you.
- Ben her zaman sana yardım etmeye hazırım.
I'm about ready to go.
- Neredeyse gitmeye hazırım.
India is poised to surpass China and become the world's most populous country.
- Hindistan Çin'i geçip dünyanın en yoğun nüfuslu ülkesi olmaya hazır.
We went without him since he wasn't ready.
- Hazır olmadığı için onsuz gittik.
Thank you for preparing meals for me while I was sick in bed.
- Ben yatakta hasta iken benim için yemekler hazırladığın için sana teşekkür ederim.
Tom stirred the spaghetti sauce while his mother set the table.
- Annesi masayı hazırlarken Tom spagetti sosunu karıştırdı.
Jack wanted Mary to kill Tom with her own hands, but Mary objected saying she was not ready yet.
- Jack, Mary'nin Tom'u kendi elleriyle öldürmesini istedi ama Mary henüz hazır olmadığını söyleyerek itiraz etti.
A group of students built an orthopaedic hand using a 3-D printer.
- Bir grup öğrenci, 3 boyutlu bir yazıcı kullanarak ortopedik bir el hazırladı.
Happiness is not something ready made. It comes from your own actions.
- Mutluluk hazır bir şey değildir. O sizin kendi hareketlerinizden geliyor.
Tom is ready to settle down and start a family.
- Tom yerleşmek ve bir aile kurmak için hazır.
Simone, please go and set the table.
- Simone, lütfen gidin ve masayı hazırlayın.
Tom is never on hand when I want him.
- Tom ben onu istediğimde asla hazır değildir.
Upon arriving home, he immediately set about preparing a meal.
- Eve vardıktan sonra derhal bir yemek hazırlamaya girişti.
Prepare for immediate departure.
- Acil kalkış için hazırlanın.
She is preparing to the Olympic Games this year.
- Bu yılki Olimpiyat oyunlarına hazırlanıyor.
Even though his mother told him to get ready for dinner, Tom continued playing his game.
- Annesi ona akşam yemeği için hazırlanmasını söylemesine rağmen Tom oyununu oynamaya devam etti.
We can do nothing but wait for a while until the seats are available.
- Koltuklar hazır oluncaya kadar bir süre beklemekten başka bir şey yapamayız.
Lunch will be available.
- Öğle yemeği hazır olacak.
At eight o'clock I will be ready for work.
- Saat sekizde iş için hazır olacağım.
She packed yesterday, so as to be ready early today.
- Bugün erkenden hazır olmak için dün eşyalarını topladı.
I am ready to go with you.
- Ben sizinle birlikte gitmek için hazırım.
I'm about ready to go.
- Neredeyse gitmeye hazırım.
You must get ready quickly.
- Çabucak hazırlanmalısın.
Dan fixed a quick meal for Linda.
- Dan, Linda için hızlıca bir yemek hazırladı.
The plane is now operational.
- Uçak artık kullanıma hazırdır.
You can make it! Go for it. I'll stand by you.
- Onu yapabilirsin! Kim tutar seni. Yardımına hazır olacağım.
Stand by for instructions.
- Talimatlar için hazır olun.
I'm willing to help you if you want me to.
- Eğer yapmamı istiyorsan, sana yardım etmeye hazırım.
Tom is willing to do almost anything for Mary.
- Tom Mary için neredeyse her şeyi yapmaya hazır.
Have you finished your preparations for the trip?
- Yolculuk için hazırlıklarını tamamladın mı?
When will your homework be finished?
- Ev ödevin ne zaman hazır olacak?
Instead of preparing a dinner by candlelight, she put her boyfriend up for auction on eBay.
- Mum ışığı yanında akşam yemeği hazırlama yerine o, eBay'da açık artırma için erkek arkadaşını satışa sundu.
Are you up for the challenge?
- Mücadeleye hazır mısın?
We are agreeable to your conditions.
- Biz sizin koşullarınızla anlaşmaya hazırız.
Tom spent the whole morning getting ready for his presentation.
- Tom bütün sabahı sunumuna hazırlanmakla geçirdi.
Were all the members present at the meeting?
- Bütün üyeler toplantıda hazır mıydı?
I cut myself with a knife while I was making dinner.
- Yemek hazırlarken kendimi bıçakla kestim.
I am not on call tomorrow.
- Yarın göreve hazır değilim.
National rescue teams are on standby ready to fly to Japan.
- Milli kurtarma ekipleri beklemede Japonya'ya uçmaya hazır.