hayli

listen to the pronunciation of hayli
التركية - الإنجليزية
quite, fairly, pretty; much, many; a lot
a great many
pretty
plenty of

Tom is in plenty of danger already. - Tom zaten hayli tehlikede.

Tom has plenty of options. - Tom'un hayli seçeneği var.

frequently, a lot
many; much
a good many

He received a good many letters this morning. - O, bu sabah bir hayli mektup aldı.

considerable

I've been under considerable pressure to resign. - İstifa etmek için hayli baskı altındayım.

Air provides considerable thermal insulation when trapped in a chamber. - Hava bir odada sıkıştırıldığında hayli ısı yalıtımı sağlar.

much
highly

The Japanese telephone system is highly efficient. - japon telefon sistemi hayli etkindir.

Artists are highly respected in France. - Fransa'da sanatçlara hayli saygı gösterilir.

a good bit
sort of

Tom was sort of shy as a kid. - Tom bir çocuk olarak hayli utangaçtı.

fairly
a lot

You have a lot of experience in computers, don't you? - Bilgisayarda bir hayli deneyimin var, değil mi?

You bought a lot of jewels. - Bir hayli mücevher satın aldın.

quite

They bought quite a few books. - Onlar bir hayli çok kitap satın aldılar.

Now that Tom is unemployed, he has quite a bit of free time. - Mademki Tom işsiz onun bir hayli boş zamanı var.

muchly
goodish
round
hayli güç
pretty difficult
bir hayli
many

There are many books on this subject. - Bu konuda bir hayli kitap var.

We have many members. - Bir hayli üyemiz var.

bir hayli
a great deal

He displayed a great deal of patience. - O bir hayli sabır gösterdi.

There is a great deal of traffic on this road. - Bu yolda bir hayli trafik var.

bir hayli
a good deal, a great deal, notably
bir hayli
numerous
التركية - التركية
Epey, oldukça çok
Oldukça
Epey, oldukça çok: "Akşamları Zeyno, çeşme başında hayli zor bir duruma düşüyordu."- H. E. Adıvar
HAYLİ
(Osmanlı Dönemi) f. Oldukça. Epeyce. Çok. Bir takım. Kesir. Bol
bir hayli
Oldukça
bir hayli
Epey, çok, hayli
hayli
المفضلات