If you have no food, you got to eat roots and insects in order to survive.
- Yiyeceğiniz yoksa, hayatta kalmak için kökleri ve böcekleri yemek zorundasınızdır.
We will need this to survive.
- Hayatta kalmak için buna ihtiyacımız olacak.
You were lucky to survive the attack.
- Saldırıda hayatta kalmak için şanslıydınız.
We will need this to survive.
- Hayatta kalmak için buna ihtiyacımız olacak.
She was living through her daughter.
Food is essential for survival.
- Yiyecek hayatta kalmak için gereklidir.
Food, clothing and shelter are the foundations of survival.
- Gıda, giyim ve barınak hayatta kalmanın temelleridir.
If Tom hadn't helped Mary, she wouldn't have stood a chance of surviving.
- Eğer Tom Mary'ye yardım etmeseydi, onun hayatta kalma şansı olmayacaktı.
What are my chances of surviving?
- Benim hayatta kalma şansım nedir?
Tom could have survived if the ambulance had arrived a little sooner.
- Eğer ambulans biraz daha erken gelseydi Tom hayatta kalabilirdi.
The desire to survive and the fear of death are artistic sentiments.
- Hayatta kalma arzusu ve ölüm korkusu artistik duygulardır.
You know as well as I do that we have no chance of surviving.
- Hayatta kalma şansımız olmadığını benim kadar iyi biliyorsun.
It was quite fascinating to see how these men were surviving.
- Bu adamların nasıl hayatta kaldıklarını görmek oldukça etkileyiciydi.