hayatta

listen to the pronunciation of hayatta
التركية - الإنجليزية
alive

If it hadn't been for you, he would still be alive. - Sen olmasaydın, o hâlâ hayatta olacaktı.

If I'd taken that plane, I wouldn't be alive now. - Eğer o uçağa binmiş olsaydım,şimdi hayatta olmazdım.

survive on
in life
hayatta kalan
survivor

Are you one of the survivors of flight 111? - 111 no'lu uçuşta hayatta kalanlardan biri misin?

Mary is the only survivor of the plane crash. - Mary, uçak kazasından sonra tek hayatta kalandır.

hayatta kalmak
survive

We will need this to survive. - Hayatta kalmak için buna ihtiyacımız olacak.

If you have no food, you got to eat roots and insects in order to survive. - Yiyeceğiniz yoksa, hayatta kalmak için kökleri ve böcekleri yemek zorundasınızdır.

hayatta kalma
survival

Food is essential for survival. - Yiyecek hayatta kalmak için gereklidir.

Food, clothing and shelter are the foundations of survival. - Gıda, giyim ve barınak hayatta kalmanın temelleridir.

hayatta kalmak
live
Hayatta olmaz
No way!, Not on your life!, No fear!
hayatta bir kere
once in a lifetime
hayatta kalmak
keep alive
hayatta kalmak
to survive

Tom understands what it takes to survive. - Tom hayatta kalmak için ne gerektiğini anlıyor.

We did what we had to to survive. - Hayatta kalmak için yapmak zorunda olduğumuz şeyi yaptık.

hayatta olma şartıyla sahiplik
life interest
hayatta olmak
to be alive
hayatta kalmak
exist
hayatta kalmak
living through

She was living through her daughter.

hayatta kalmak
remain alive
bitkisel hayatta olan
vegetative
kurtularak hayatta kalmak
live through
sivil hayatta
(deyim) in civvy street
çok çekip hayatta pişmek
go through the mill
çok çekip hayatta pişmek
pass through the mill
özel hayatta
in private
hayatta
المفضلات