Such was Linda's disappointment that she burst into tears.
- Linda'nın hayal kırıklığı öylesine fazlaydı ki gözyaşlarına boğuldu.
She sighed with disappointment at the news.
- Haberle ilgili hayal kırıklığından dolayı iç çekti.
My mother was disappointed by my failure.
- Hatamdan dolayı annem hayal kırıklığına uğradı.
Tom was disillusioned.
- Tom hayal kırıklığına uğradı.
I am disillusioned with you.
- Seninle hayal kırıklığı duyuyorum.
It was such a letdown.
- Böylesine bir hayal kırıklığıydı.
When the food is bad, it's a real letdown.
- Yemek kötü olduğunda, gerçek bir hayal kırıklığıdır.