She's a benevolent witch.
- O hayırsever bir cadı.
Why would a benevolent god allow Hell to exist?
- Niçin hayırsever bir tanrı cehennemin var olmasına izin versin?
Completely different from Tom was his boyfriend John, who was amicable and philanthropic.
- Tom erkek arkadaşı John'dan tamamen farklıydı, o dostane ve hayırseverdi.
The philanthropist tried to use her wealth to help people in need.
- Hayırsever, servetini muhtaç insanlara yardımcı olmak için kullanmaya çalıştı.
An anonymous benefactor bequeathed several hundred thousand dollars to an animal shelter.
- İsimsiz bir hayırsever bir hayvan barınağı için birkaç yüz bin dolar bağışladı.
They held her in high esteem as their benefactor.
- Onlar, hayırseverleri olarak onu yüksek itibarda tuttu.