hayâl

listen to the pronunciation of hayâl
التركية - الإنجليزية
imagination

When we write a novel, we exercise our imagination. - Bir roman yazarken, hayal gücümüzü çalıştırırız.

Music feeds our imagination. - Müzik bizim hayal gücümüzü besler.

dream

I dream of going to Lithuania and living there. - Litvanya'ya gitmeyi ve yaşamayı hayal ediyorum.

One of my dreams is to learn Icelandic. - Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.

fantasy

The inactive child is far more inclined to live in a world of fantasy. - Durgun olan çocuk bir hayal dünyasında yaşamaya daha meyillidir.

Can't you divorce fantasy from reality? - Hayali gerçekten ayıramıyor musun?

vision

Chaplin was visionary. - Chaplin hayalperestti.

conceive
wishful thinking

This business plan of yours seems almost too optimistic. All I can say is I hope it's more than just wishful thinking. - Senin bu iş planı neredeyse çok iyimser görünüyor. Bütün söyleyebileceğim onun bir boş hayalden daha fazlası olduğunu ummamdır.

flight of fancy
castle in the air
fiction
(Bilgisayar) mystify
castle in spain
(Teknik,Televizyon) ghost image
(deyim) day dream
(Konuşma Dili) air castle
make-believe

My daughter has a make-believe friend. - Kızımın hayali bir arkadaşı var.

reflection
(isim) Daydream

I waste a lot of time daydreaming. - Hayal kurarak bir sürü zamanı boşa harcarım.

Tom was daydreaming in class. - Tom sınıfta hayal kuruyordu.

shadow, indistinct image
shadow show
pipe dream
dream, fantasy, daydream; image; reflection; fancy, imagination; spectre, phantom; pipe dream
simulacrum
bubble

During the bubble, people dreamt of a life of leisure. - Hayal sırasında, insanlar rahat bir hayatı hayal ettiler.

ghost, vision, apparition
delusion

Tom is completely delusional. - Tom tamamen hayal görüyor.

Tom said that Mary was delusional. - Tom Mary'nin hayal dünyasında yaşayan olduğunu söyledi.

waking dream
spectre [Brit.]
illusion

Everything is just an illusion. - Her şey bir hayalden ibaret.

Man is born without teeth, without hair, and without illusions. And he dies the same way: without teeth, without hair, and without illusions. - İnsanlar dişleri olmadan, saçları olmadan, hayalleri olmadan doğarlar. Ve aynı şekilde ölürler: dişleri olmadan, saçları olmadan ve hayalleri olmadan.

fancy

I never for a moment imagined I'd be able to afford to live in such a fancy house. - Böyle süslü bir evde yaşayabileceğimi bir an bile asla hayal etmedim.

A dragon is a creature of fancy. - Bir ejderha hayali bir yaratıktır.

flat figure used in a shadow show
phantasy
image, reflection
shadow

Do ghosts have shadows? - Hayaletlerin gölgeleri var mı?

specter
imagined thing, vision, fancy; fantasy; dream; daydream
reverie
illusiveness
{i} daydream

Tom was daydreaming in class. - Tom sınıfta hayal kuruyordu.

I waste a lot of time daydreaming. - Hayal kurarak bir sürü zamanı boşa harcarım.

dreamy
romance
phantasm
image

I could not image how cruel he was at that time. - Ben onun o zaman ne kadar acımasız olduğunu hayal edemiyordum.

I think the devil doesn't exist, but man has created him, he has created him in his own image and likeness. - Şeytanın var olmadığını düşünüyorum, bence insanlık onu yarattı,kendi hayalinde ve tasvirinde

pie in the sky
castle

As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air. - O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü.

dreamed of
{i} phantom

The Phantom slowly, gravely, silently, approached. - Hayalet yavaş yavaş, ciddi, sessizce yaklaştı.

eidolon
imagery
{i} spectre
species
shape

I woke up in the middle of the night and saw a strange, scary shape on my bed. - Gecenin ortasında uyandım ve yatağımda garip, korkunç bir hayalet gördüm.

hallunication
pink elephant
castles in the air
castles in spain
hayal kurmak
dream
hayal etmek
imagine

It's pretty easy to imagine. - Bu hayal etmek oldukça kolaydır.

It is difficult to imagine a life with neither television nor the Internet. - Ne televizyon ne de internetsiz bir hayatı hayal etmek zordur.

hayal gücü
imagination

When we write a novel, we exercise our imagination. - Bir roman yazarken, hayal gücümüzü çalıştırırız.

Tom has a vivid imagination. - Tom'un etkili bir hayal gücü var.

hayal gücü kuvvetli
imaginative
hayal kırıklığına uğramış
disappointed
hayal kırıklığına uğratmak
frustrate
hayal kurmak
imagine
hayal edilebilir
imaginable
hayal gücü kıt
unimaginative
hayal kırıklığı
disappointment

The picnic was a disappointment. - Piknik bir hayal kırıklığıydı.

The party was a big disappointment. - Parti büyük bir hayal kırıklığıydı.

hayal kırıklığı
failure

My mother was disappointed by my failure. - Hatamdan dolayı annem hayal kırıklığına uğradı.

hayal kırıklığı yapan
disappointing
hayal kırıklığına uğramış
frustrated
hayal kırıklığına uğratıcı
disappointing
hayal etmek
dream
hayal görmek
dream
hayal kırıklığına uğratmak
disappoint
hayal dünyası
(Bilgisayar) mystify
hayal dünyası
(Bilgisayar) mystify your mind
hayal ederek
picturing
hayal edilebilir
conceivable
hayal edilemez
undreamed
hayal edilemez
undreamed-of
hayal et ki
imagine
hayal etmek
picture
hayal etmek
conjure up
hayal gibi
dreamlike
hayal gücü
fancy
hayal gücüne dayanarak
imaginatively
hayal kurma
flight of fancy
hayal kurmak
fantasise
hayal kurmak
build castles in the air
hayal kurmak
woolgather
hayal kurmak
day dream
hayal kırıklığı
rude awakening
hayal mahsülü
fanciful
hayal meyal
faint
hayal olmak
float
hayal ülkesi
shangri-la
hayal ülkesi
never-never
hayal ürünü
fiction
hayal ürünü
imaginary
hayal ürünü
fantastic
hayal ürünü
make-believe
hayal ürünü olan
make-believe
hayal kırıcı
Disappointing
hayal kırıklığı
Dissappointment, let-down, non-event, anticlimax; Brit. damp squib; informal washout, lead balloon
hayal kırıklığı
Dissapointment
hayal kırıklığına uğramak
Be disappointed
hayâl etmek
Imagine, picture
hayâl kurmak
Dream, build castles in the air, daydream
hayal alemi
the realm of the imaginary
hayal alemi
fool's paradise
hayal alemi
cloud-cuckoo-land
hayal alemi
(deyim) a fool's paradise
hayal aleminde
faraway
hayal aleminde
(Konuşma Dili) with one's head in the clouds
hayal aleminde
in the clouds
hayal aleminde
(Konuşma Dili) in the cloud
hayal aleminde yaşamak
(deyim) have one's head in the clouds
hayal aleminden çıkarma
disillusion
hayal aleminden çıkarmak
disillusion
hayal alemine dalmak
be lost in a reverie
hayal doluluk
dreamfulness
hayal dünyası
dream world
hayal dünyası ayarları
(Bilgisayar) mystify setup
hayal dünyasında
(deyim) cloud cuckoo land
hayal dünyasında yaşayan kimse
escapist
hayal eden
imager
hayal edilebilirlik
imaginableness
hayal edilemez
inconceivable
hayal edilmesi mümkün
supposable
hayal etme
imagination
hayal etme
concept
hayal etme
imagining

Are you sure you're not imagining things? - İşleri hayal etmediğinden emin misin?

hayal etmek
to imagine, to picture
hayal etmek
shadow
hayal etmek
to imagine

It's pretty easy to imagine. - Bu hayal etmek oldukça kolaydır.

It's almost impossible to imagine. - Onu hayal etmek neredeyse imkansız.

hayal frekans etkisi
(Elektrik, Elektronik,Teknik) image response
hayal frekans oranı
(Elektrik, Elektronik,Teknik) image ratio
hayal gibi
1. like a dream. 2. very thin (person)
hayal gibi görmek
vision
hayal gördüren
mind bending
hayal gördüren
mind-blowing
hayal gördüren
mind-bending
hayal gördüren
(ilaç) psychedelic
hayal görme
phantasmata
hayal görmek
to see things
hayal gücü
fantasy
hayal gücü
imaginativeness
hayal gücü
imagination, imaginative power
hayal gücü
phantasy
hayal gücü
vision
hayal gücü
imagination, fancy
hayal gücü eksikliği
dryness
hayal gücü geniş olmak
have a great imagination
hayal gücü geniş olmak
have a vivid imagination
hayal gücü olmayan
literal-minded
hayal gücü olmayan
unimaginative

Sometimes you're so unimaginative. - Bazen çok hayal gücü olmayansın.

That's what unimaginative people do. - Hayal gücü olmayan insanlar böyle yapar.

hayal gücü zayıf
literal-minded
hayal gücünden yoksun
uninspired
hayal gücünü kullanarak
by every stretch of the imagination
hayal gücünü kullanmak
use one's imagination
hayal gücünü zorlayarak
by every stretch of the imagination
hayal kayması
(Askeri) image displacement
hayal kuran
visualiser
hayal kurarak vakit geçirmek
dream away
hayal kurduran uyuşturucu
mind bender
hayal kurma
wool gathering
hayal kurma terapisi
(Pisikoloji, Ruhbilim) imagery therapy
hayal kurmak
to dream, to build castles in the air, to daydream
hayal kurmak
fancy
hayal kurmak
to dream dreams, build castles in the air
hayal kurulmuş
fancied
hayal kırıklığı
comedown
hayal kırıklığı
take in
hayal kırıklığı
disillusion

I am disillusioned with you. - Seninle hayal kırıklığı duyuyorum.

Tom was disillusioned. - Tom hayal kırıklığına uğradı.

hayal kırıklığı
letdown

When the food is bad, it's a real letdown. - Yemek kötü olduğunda, gerçek bir hayal kırıklığıdır.

The party was a bit of a letdown. - Parti biraz hayal kırıklığıydı.

hayal kırıklığı
disillusionment
hayal kırıklığı
frost
hayal kırıklığı
sell
hayal kırıklığı
non event
hayal kırıklığı
disappointment, rude awakening, letdown
hayal kırıklığı
chagrin
hayal kırıklığı
defeat
hayal kırıklığına neden olan şey
disappointment
hayal kırıklığına uğramak
to be disappointed
hayal kırıklığına uğratan
discouraging
hayal kırıklığına uğratmak
to disappoint
hayal kırıklığına uğratmak
discourage
hayal kırıklığına uğratmak
to disappoint, to let sb down
hayal kırıklığına uğratmak
chagrin
hayal kırıklığına uğratılmamış
undiscouraged
hayal mahsulü figment of
the imagination
hayal meyal
indistinctly
hayal meyal
vaguely, indistinctly
hayal meyal
shadowy, indistinct, faint, fuzzy
hayal meyal benzerlik
simulacrum
hayal meyal görüntü
silhouette
hayal meyal hatırlamak
have a dim recollection of it
hayal olmak
a) to remain as a memory in the past b) to fizzle out
hayal olmak
to be realized only in one's imagination, turn out to be nothing more than a dream
hayal oyunu
fantasy game
hayal oyunu
shadow show, shadow play
hayal perdesi
(Tiyatro) shadow-show screen
hayal yorumlayıcı
(Askeri) image interpreter
hayal âlemi
the world of dreams
hayal ülkesi
never-never land
hayal ülkesi
never never
hayal ürünü
fanciful
hayal ürünü
a figment of the imagination
hayal ürünü
out of whole cloth
hayal ürünü
imaginative
hayal ürünü
fabulous
hayal ürünü düşünce
dereistic
hayal ürünü korkunç yaratık
chimera
hayal ürünü korkunç yaratık
chimaera
hayâl alemi
ivory tower
hayâl aleminde olmak
have one's head in the clouds
hayâl aleminde yaşamak
live in an ivory tower
hayâl dünyası
ivory tower
hayâl etmek
fancy
hayâl kurmak
daydream

Daydreaming is the moonlight of thought. - Hayal kurmak düşüncenin mehtabıdır.

hayâl kırıklığına uğramak
be crossed
hayâl ürünü roman
fiction
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) (C.: Hayâlât) Zihnen tasarlanan şey. Hakikatı bilinmeyip akılla tasarlanan veya gölgeli görünen şey
(Osmanlı Dönemi) Asıl olmayan ve akıldan geçen fikir
Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, imge, hülya
İmge
Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, imge, hülya: "Mustafa Kemal hayallerin değil, hakikatlerin adamı idi."- F. R. Atay. İmge
Aydınlatılan bir perde arkasında deri veya kartondan yapılmış, hareket edebilen resimlere verilen ad ve bu resimlerle oynatılan oyun: "Hayal, yani Karagöz oynatan bir sanatkârmış."- A. Ş. Hisar
Aydınlatılan bir perde arkasında deri veya kartondan yapılmış, hareket edebilen resimlere verilen ad ve bu resimlerle oynatılan oyun
Görüntü
Belli belirsiz görülen şey, gölge
hayal bilim
Bilim kurgu
hayal düzeyi
Hayal edebilme gücü, seviyesi
hayal etmek
Bir şeyi zihinde tasarlayıp canlandırmak
hayal gücü
Zihnin hayal yaratma yetisi, düş gücü, imgeleme, muhayyile
hayal kırıklığı
Çok istenilen veya umulan bir şeyin gerçekleşmeyişinden duyulan üzüntü, düş kırıklığı
hayal meyal
Belli belirsiz, açık seçik olmayan (durumda)
hayal olmak
Gerçekleştirilememek
hayal olmak
Geçmişte kalmak, hatıra olmak
hayal oyunu
Karagöz oyunu
hayal seviyesi
Hayal düzeyi
ham hayal
Gerçekleşmeyecek düşünce veya ümit
Hayaller
hayalat
الإنجليزية - التركية

تعريف hayâl في الإنجليزية التركية القاموس.

hayal kırıklığına uğramak
Get dissappointed, be dissappointed
hayâl
المفضلات