تعريف hayâl في التركية الإنجليزية القاموس.
- imagination
There really was an Alice, but Wonderland is a figment of the imagination.
- Gerçekten bir Alice vardı, fakat Harikalar Diyarı hayal gücünün bir uydurmasıdır.
Tom has a vivid imagination.
- Tom'un etkili bir hayal gücü var.
- dream
I dream of going to Lithuania and living there.
- Litvanya'ya gitmeyi ve yaşamayı hayal ediyorum.
Claude, an autotropic boy in my class whose skin is green due to chlorophyll, dreams of foresting the moon.
- Claude; sınıfımda klorofil dolayısıyla yeşil tenli olan ototrofik bir çocuk, ayın ormanlaşmasını hayal ediyor.
- fantasy
Sometimes reality and fantasy are hard to distinguish.
- Bazen gerçek ve hayali ayırt etmek zordur.
Can't you divorce fantasy from reality?
- Hayali gerçekten ayıramıyor musun?
- vision
Chaplin was visionary.
- Chaplin hayalperestti.
- conceive
- wishful thinking
This business plan of yours seems almost too optimistic. All I can say is I hope it's more than just wishful thinking.
- Senin bu iş planı neredeyse çok iyimser görünüyor. Bütün söyleyebileceğim onun bir boş hayalden daha fazlası olduğunu ummamdır.
- flight of fancy
- castle in the air
- fiction
- (Bilgisayar) mystify
- castle in spain
- (Teknik,Televizyon) ghost image
- (deyim) day dream
- (Konuşma Dili) air castle
- make-believe
My daughter has a make-believe friend.
- Kızımın hayali bir arkadaşı var.
- reflection
- (isim) Daydream
Tom often daydreams in class.
- Tom sınıfta sık sık hayallere dalar.
Tom was daydreaming in class.
- Tom sınıfta hayal kuruyordu.
- shadow, indistinct image
- shadow show
- pipe dream
- dream, fantasy, daydream; image; reflection; fancy, imagination; spectre, phantom; pipe dream
- simulacrum
- bubble
During the bubble, people dreamt of a life of leisure.
- Hayal sırasında, insanlar rahat bir hayatı hayal ettiler.
- ghost, vision, apparition
- delusion
Tom said that Mary was delusional.
- Tom Mary'nin hayal dünyasında yaşayan olduğunu söyledi.
Tom is completely delusional.
- Tom tamamen hayal görüyor.
- waking dream
- spectre [Brit.]
- illusion
Everything is just an illusion.
- Her şey bir hayalden ibaret.
Man is born without teeth, without hair, and without illusions. And he dies the same way: without teeth, without hair, and without illusions.
- İnsanlar dişleri olmadan, saçları olmadan, hayalleri olmadan doğarlar. Ve aynı şekilde ölürler: dişleri olmadan, saçları olmadan ve hayalleri olmadan.
- fancy
I never for a moment imagined I'd be able to afford to live in such a fancy house.
- Böyle süslü bir evde yaşayabileceğimi bir an bile asla hayal etmedim.
A dragon is a creature of fancy.
- Bir ejderha hayali bir yaratıktır.
- flat figure used in a shadow show
- phantasy
- image, reflection
- shadow
Do ghosts have shadows?
- Hayaletlerin gölgeleri var mı?
- specter
- imagined thing, vision, fancy; fantasy; dream; daydream
- reverie
- illusiveness
- {i} daydream
Tom was daydreaming in class.
- Tom sınıfta hayal kuruyordu.
Tom seems to be daydreaming.
- Tom hayal kuruyor gibi görünüyor.
- dreamy
- romance
- phantasm
- image
I think the devil doesn't exist, but man has created him, he has created him in his own image and likeness.
- Şeytanın var olmadığını düşünüyorum, bence insanlık onu yarattı,kendi hayalinde ve tasvirinde
I could not image how cruel he was at that time.
- Ben onun o zaman ne kadar acımasız olduğunu hayal edemiyordum.
- pie in the sky
- castle
As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air.
- O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü.
- dreamed of
- {i} phantom
The Phantom slowly, gravely, silently, approached.
- Hayalet yavaş yavaş, ciddi, sessizce yaklaştı.
- eidolon
- imagery
- {i} spectre
- species
- shape
I woke up in the middle of the night and saw a strange, scary shape on my bed.
- Gecenin ortasında uyandım ve yatağımda garip, korkunç bir hayalet gördüm.
- hallunication
- pink elephant
- castles in the air
- castles in spain
- hayal kurmak
- dream
- hayal etmek
- imagine
It's almost impossible to imagine.
- Onu hayal etmek neredeyse imkansız.
It is difficult to imagine a life with neither television nor the Internet.
- Ne televizyon ne de internetsiz bir hayatı hayal etmek zordur.
- hayal gücü
- imagination
When we write a novel, we exercise our imagination.
- Bir roman yazarken, hayal gücümüzü çalıştırırız.
Tom has a vivid imagination.
- Tom'un etkili bir hayal gücü var.
- hayal gücü kuvvetli
- imaginative
- hayal kırıklığına uğramış
- disappointed
- hayal kırıklığına uğratmak
- frustrate
- hayal kurmak
- imagine
- hayal edilebilir
- imaginable
- hayal gücü kıt
- unimaginative
- hayal kırıklığı
- disappointment
The picnic was a disappointment.
- Piknik bir hayal kırıklığıydı.
The party was a big disappointment.
- Parti büyük bir hayal kırıklığıydı.
- hayal kırıklığı
- failure
My mother was disappointed by my failure.
- Hatamdan dolayı annem hayal kırıklığına uğradı.
- hayal kırıklığı yapan
- disappointing
- hayal kırıklığına uğramış
- frustrated
- hayal kırıklığına uğratıcı
- disappointing
- hayal etmek
- dream
- hayal görmek
- dream
- hayal kırıklığına uğratmak
- disappoint
- hayal dünyası
- (Bilgisayar) mystify
- hayal dünyası
- (Bilgisayar) mystify your mind
- hayal ederek
- picturing
- hayal edilebilir
- conceivable
- hayal edilemez
- undreamed
- hayal edilemez
- undreamed-of
- hayal et ki
- imagine
- hayal etmek
- picture
- hayal etmek
- conjure up
- hayal gibi
- dreamlike
- hayal gücü
- fancy
- hayal gücüne dayanarak
- imaginatively
- hayal kurma
- flight of fancy
- hayal kurmak
- fantasise
- hayal kurmak
- build castles in the air
- hayal kurmak
- woolgather
- hayal kurmak
- day dream
- hayal kırıklığı
- rude awakening
- hayal mahsülü
- fanciful
- hayal meyal
- faint
- hayal olmak
- float
- hayal ülkesi
- shangri-la
- hayal ülkesi
- never-never
- hayal ürünü
- fiction
- hayal ürünü
- imaginary
- hayal ürünü
- fantastic
- hayal ürünü
- make-believe
- hayal ürünü olan
- make-believe
- hayal kırıcı
- Disappointing
- hayal kırıklığı
- Dissappointment, let-down, non-event, anticlimax; Brit. damp squib; informal washout, lead balloon
- hayal kırıklığı
- Dissapointment
- hayal kırıklığına uğramak
- Be disappointed
- hayâl etmek
- Imagine, picture
- hayâl kurmak
- Dream, build castles in the air, daydream
- hayal alemi
- the realm of the imaginary
- hayal alemi
- fool's paradise
- hayal alemi
- cloud-cuckoo-land
- hayal alemi
- (deyim) a fool's paradise
- hayal aleminde
- faraway
- hayal aleminde
- (Konuşma Dili) with one's head in the clouds
- hayal aleminde
- in the clouds
- hayal aleminde
- (Konuşma Dili) in the cloud
- hayal aleminde yaşamak
- (deyim) have one's head in the clouds
- hayal aleminden çıkarma
- disillusion
- hayal aleminden çıkarmak
- disillusion
- hayal alemine dalmak
- be lost in a reverie
- hayal doluluk
- dreamfulness
- hayal dünyası
- dream world
- hayal dünyası ayarları
- (Bilgisayar) mystify setup
- hayal dünyasında
- (deyim) cloud cuckoo land
- hayal dünyasında yaşayan kimse
- escapist
- hayal eden
- imager
- hayal edilebilirlik
- imaginableness
- hayal edilemez
- inconceivable
- hayal edilmesi mümkün
- supposable
- hayal etme
- imagination
- hayal etme
- concept
- hayal etme
- imagining
Are you sure you're not imagining things?
- İşleri hayal etmediğinden emin misin?
- hayal etmek
- to imagine, to picture
- hayal etmek
- shadow
- hayal etmek
- to imagine
It's almost impossible to imagine.
- Onu hayal etmek neredeyse imkansız.
It is difficult to imagine a life with neither television nor the Internet.
- Ne televizyon ne de internetsiz bir hayatı hayal etmek zordur.
- hayal frekans etkisi
- (Elektrik, Elektronik,Teknik) image response
- hayal frekans oranı
- (Elektrik, Elektronik,Teknik) image ratio
- hayal gibi
- 1. like a dream. 2. very thin (person)
- hayal gibi görmek
- vision
- hayal gördüren
- mind bending
- hayal gördüren
- mind-blowing
- hayal gördüren
- mind-bending
- hayal gördüren
- (ilaç) psychedelic
- hayal görme
- phantasmata
- hayal görmek
- to see things
- hayal gücü
- fantasy
- hayal gücü
- imaginativeness
- hayal gücü
- imagination, imaginative power
- hayal gücü
- phantasy
- hayal gücü
- vision
- hayal gücü
- imagination, fancy
- hayal gücü eksikliği
- dryness
- hayal gücü geniş olmak
- have a great imagination
- hayal gücü geniş olmak
- have a vivid imagination
- hayal gücü olmayan
- literal-minded
- hayal gücü olmayan
- unimaginative
Sometimes you're so unimaginative.
- Bazen çok hayal gücü olmayansın.
That's what unimaginative people do.
- Hayal gücü olmayan insanlar böyle yapar.
- hayal gücü zayıf
- literal-minded
- hayal gücünden yoksun
- uninspired
- hayal gücünü kullanarak
- by every stretch of the imagination
- hayal gücünü kullanmak
- use one's imagination
- hayal gücünü zorlayarak
- by every stretch of the imagination
- hayal kayması
- (Askeri) image displacement
- hayal kuran
- visualiser
- hayal kurarak vakit geçirmek
- dream away
- hayal kurduran uyuşturucu
- mind bender
- hayal kurma
- wool gathering
- hayal kurma terapisi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) imagery therapy
- hayal kurmak
- to dream, to build castles in the air, to daydream
- hayal kurmak
- fancy
- hayal kurmak
- to dream dreams, build castles in the air
- hayal kurulmuş
- fancied
- hayal kırıklığı
- comedown
- hayal kırıklığı
- take in
- hayal kırıklığı
- disillusion
I am disillusioned with you.
- Seninle hayal kırıklığı duyuyorum.
I was disillusioned at his married life.
- Ben onun evlilik yaşamına hayal kırıklığına uğradım.
- hayal kırıklığı
- letdown
The party was a bit of a letdown.
- Parti biraz hayal kırıklığıydı.
It was such a letdown.
- Böylesine bir hayal kırıklığıydı.
- hayal kırıklığı
- disillusionment
- hayal kırıklığı
- frost
- hayal kırıklığı
- sell
- hayal kırıklığı
- non event
- hayal kırıklığı
- disappointment, rude awakening, letdown
- hayal kırıklığı
- chagrin
- hayal kırıklığı
- defeat
- hayal kırıklığına neden olan şey
- disappointment
- hayal kırıklığına uğramak
- to be disappointed
- hayal kırıklığına uğratan
- discouraging
- hayal kırıklığına uğratmak
- to disappoint
- hayal kırıklığına uğratmak
- discourage
- hayal kırıklığına uğratmak
- to disappoint, to let sb down
- hayal kırıklığına uğratmak
- chagrin
- hayal kırıklığına uğratılmamış
- undiscouraged
- hayal mahsulü figment of
- the imagination
- hayal meyal
- indistinctly
- hayal meyal
- vaguely, indistinctly
- hayal meyal
- shadowy, indistinct, faint, fuzzy
- hayal meyal benzerlik
- simulacrum
- hayal meyal görüntü
- silhouette
- hayal meyal hatırlamak
- have a dim recollection of it
- hayal olmak
- a) to remain as a memory in the past b) to fizzle out
- hayal olmak
- to be realized only in one's imagination, turn out to be nothing more than a dream
- hayal oyunu
- fantasy game
- hayal oyunu
- shadow show, shadow play
- hayal perdesi
- (Tiyatro) shadow-show screen
- hayal yorumlayıcı
- (Askeri) image interpreter
- hayal âlemi
- the world of dreams
- hayal ülkesi
- never-never land
- hayal ülkesi
- never never
- hayal ürünü
- fanciful
- hayal ürünü
- a figment of the imagination
- hayal ürünü
- out of whole cloth
- hayal ürünü
- imaginative
- hayal ürünü
- fabulous
- hayal ürünü düşünce
- dereistic
- hayal ürünü korkunç yaratık
- chimera
- hayal ürünü korkunç yaratık
- chimaera
- hayâl alemi
- ivory tower
- hayâl aleminde olmak
- have one's head in the clouds
- hayâl aleminde yaşamak
- live in an ivory tower
- hayâl dünyası
- ivory tower
- hayâl etmek
- fancy
- hayâl kurmak
- daydream
Daydreaming is the moonlight of thought.
- Hayal kurmak düşüncenin mehtabıdır.
- hayâl kırıklığına uğramak
- be crossed
- hayâl ürünü roman
- fiction