having the tendency to give

listen to the pronunciation of having the tendency to give
الإنجليزية - التركية

تعريف having the tendency to give في الإنجليزية التركية القاموس.

giving
bağış

Bu yıl birbirimize Noel armağanları vermek yerine hediyeler için harcayacağımız miktarı hayır kurumuna bağışladık. - Instead of giving each other Christmas presents this year, we donated the amount we would have spent on presents to a charity.

Eski kitaplarımı bağışlıyorum. - I'm giving my old books away.

giving
{f} ver

EVET işareti vererek yanıtladı. - He responded by giving the OK gesture.

Nesne, yanıp sönen ışıklar vererek, güneye doğru uçtu. - The object flew away to the south, giving out flashes of light.

giving
{i} verme

O, Alex'e her konuşmasında bir ceviz verme yerine, onu sadece özellikle ceviz dediğinde verecekti. - Instead of giving Alex a nut each time he said something, she'd only give it when he specifically said nut.

Tom ölünceye kadar konserler vermeye devam etti. - Tom continued giving concerts until he died.

giving
ver(mek)
giving
{i} bağışlama
giving
vererek

Sally, piyano dersleri vererek geçimini sağlıyor. - Sally earns her living by giving piano lessons.

EVET işareti vererek yanıtladı. - He responded by giving the OK gesture.

giving
(isim) bağışlama
الإنجليزية - الإنجليزية
giving
having the tendency to give

    الواصلة

    ha·ving the ten·den·cy to give

    التركية النطق

    hävîng dhi tendınsi tı gîv

    النطق

    /ˈhavəɴɢ ᴛʜē ˈtendənsē tə ˈgəv/ /ˈhævɪŋ ðiː ˈtɛndənsiː tə ˈɡɪv/
المفضلات