Tom oldukça dilbaz, değil mi?
- Tom is quite eloquent, isn't he?
Dokunaklı konuşan bir kişi değilim.
- I'm not an eloquent person.
Onun yüzü üzüntüsü yüzünden dokunaklıydı.
- Her face was eloquent of her sorrow.
Ben güzel konuşan bir adam değilim.
- I am not an eloquent man.
Bazı insanlar güzel konuşan olduğumu düşünürler.
- Some people think I'm eloquent.
Konferansçının belâgatlı konuşmasından derinden etkilendik.
- We were deeply impressed by the lecturer's eloquent speech.