O, bana anlamlı bir şekilde baktı. - She gave me a meaningful look.
O, bana anlamlı bir şekilde baktı.
She gave me a meaningful look.
O, kadınları anlamlı bir meşgale olmaktan daha ziyade tek kullanımlık zevk olarak görüyor. - He regards women as disposable pleasures rather than as meaningful pursuits.
O, kadınları anlamlı bir meşgale olmaktan daha ziyade tek kullanımlık zevk olarak görüyor.
He regards women as disposable pleasures rather than as meaningful pursuits.