Tom doesn't want to be my friend. He thinks that he's too cool for me.
- Tom arkadaşım olmak istemiyor. O benim için çok havalı olduğunu düşünüyor.
He's smart, cool and attractive.
- O, akıllı, havalı ve çekicidir.
Luckily, the weather turned out fine.
- Çok şükür hava düzeldi.
The weather today is worse than yesterday.
- Bugün hava dünkünden daha kötü.
Water is as precious as air.
- Su da hava kadar değerlidir.
Flowers and trees need clean air and fresh water.
- Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.
The senior citizens' spirits were high in spite of the bad weather.
- Yaşlıların ruhları kötü havaya rağmen yüksekti.
Pilots communicate with airport services by radio.
- Pilotlar telsizle havaalanı hizmetleri ile iletişim kurar.
The weather service has issued a severe weather warning.
- Hava hizmeti şiddetli hava uyarısı yayınladı.
The naughty girl assumed an air of innocence.
- Yaramaz kız bir masum havası üstlendi.
He will soon get used to the climate here.
- Yakında buradaki havaya alışacaktır.
Today, there is a climate of relative peace in the south-east.
- Bugün, Güneydoğu'da göreceli bir barış havası vardır.
I'm really not in the mood for this.
- Gerçekten bunun için havamda değilim.
I'm in a really bad mood.
- Gerçekten de havamda değilim.
Rose was blowing bubbles.
- Rose hava kabarcıkları üflüyordu.
The airspace around the airport was closed temporarily.
- Havaalanı uçuşlara geçici olarak kapatıldı.
Tom is always putting on airs.
- Tom her zaman hava atıyor.
Air traffic controllers are under severe mental strain.
- Hava trafik kontrolörleri ağır zihinsel yük altındadırlar.
There were teenagers in the park showing off on their skateboards.
- Parkta kaykaylarında hava atan gençler vardı.
He's just showing off in front of the girls.
- Tek yaptığı kızların önünde hava atmak.
The sky promises fair weather.
- Gökyüzü güzel hava vaadediyor.
It will be cold and the sky will be overcast.
- Hava soğuk olacak ve gökyüzü basık olacak.
The aircraft was conducting aerial reconnaissance.
- Uçak havadan keşif yapıyor.
Floods, violent wind storms, droughts, killing frosts, and the problems of air pollution have all, on occasion, influenced modern society.
- Seller, şiddetli rüzgar fırtınaları, kuraklıklar, öldürücü donlar ve hava kirliliği sorunları hepsi,ara sıra, modern toplumu etkilenmiştir.
It's windier today than it was yesterday.
- Hava bugün dünkünden daha rüzgarlı.
There was a tense atmosphere in the room.
- Odada gergin bir hava vardı.
The hotel has a homey atmosphere.
- Otelin ev gibi havası var.
Tom is an unemployed aeronautical engineer.
- Tom işsiz bir havacılık mühendisidir.
They study aerospace engineering at the university.
- Onlar üniversitede havacılık mühendisliği okuyorlar.
Music surrounds our lives like air.
- Müzik hayatımızı hava gibi çevreler.
After the fire, the smell of smoke in the air lasted for days.
- Yangından sonra, havadaki duman kokusu günlerce sürdü.
After the fire, the smell of smoke remained in the air for days.
- Yangından sonra, duman kokusu günlerce havada kaldı.