hatasız

listen to the pronunciation of hatasız
التركية - الإنجليزية
correct

Yes, of course, you're correct. - Evet, tabii, hatasızsın.

I believe Tom is correct. - Tom'un hatasız olduğuna inanıyorum.

faultless, perfect, irreproachable
unblemished
impeccable

The judgement was impeccable. - Mahkeme kararı hatasızdı.

irreproachable
flawless, free of error
accurate

Tom is accurate at figures. - Tom rakamlarda hatasızdır.

(Bilgisayar) healthy
exact
fool proof
perfect
foolproof
unerringly
errorless
aright
unerring
above reproach
inerrable
faultless
beyond reproach
watertight
error free
error-free
bug free
indefectible
hata
fault

I think that it likely that there was a major fault in the lookout. - Gözetlemede muhtemelen büyük bir hata olduğunu zannediyorum.

By other's faults wise men correct their own. - Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.

hata
mistake

Don't be afraid to make a mistake. - Hatalar yapmaktan korkmayın.

He broke his promise, which was a big mistake. - Büyük bir hataydı ki, o caydı.

hata
error

Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible? - Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?

At last, he realized his error. - En sonunda hatasını anladı.

Hatasız kul olmaz
(Atasözü) Even the best steed sometimes stumbles
hatasız, kusursuz (olarak)
faultless, flawless (as)
Hatasız kul olmaz
Nobody is perfect
hatasız kul olmaz
homer sometimes nods
hatasız kul olmaz
(Atasözü) Nobody's perfect
hata
{i} wrong

This time, it looks like it is me who is wrong. - Bu defa hatalı olan benim gibi görünüyor.

It seems to me that you are wrong. - Bana öyle görünüyor ki sen hatalısın.

hata
lapse
hata
flaw

Are you suggesting it's a design flaw? - Tasarım hatası olduğunu mu ima ediyorsun?

This plan has no flaws. - Bu planın hatası yok.

hata
defect

Why have you not inquired about the cause of the defect? - Neden hatanın nedenini sormadın?

hata
blemish
hata
demerit
hata
(Bilgisayar) faults

She is a beauty, admittedly, but she has her faults. - Hiç kuşkusuz o bir güzel, ama onun hataları var.

I love him despite his faults. - Ben onun hatalarına rağmen onu seviyorum.

hata
stumble
hata
blooper
hata
misstate
hata
vitium
hata
slipup
hata
(Askeri) shortcoming
hata
(Bilgisayar) err

Everybody laughed at his error. - Herkes onun hatasına güldü.

When did the error occur? - Hata ne zaman meydana geldi?

hata
oversight
hata
mistaking

Mistaking cadenza with decadence would be a great mistake. - Kadenzi dekadenzle yapmak büyük hata olurdu.

hata
faux pas
hata
glitch
hata
(Bilgisayar) fail

Who is to blame for the failure? - Hata için kim suçlanacak?

Tom always tries to blame someone else for his failures. - Tom hataları için her zaman başka birini suçlamaya çalışır.

hata
{i} blunder
hata
boo boo
hata
delinquency
hata
false step
hata
impropriety
hata
bug

This annoying bug has finally been fixed. - Bu can sıkıcı hata nihayet düzeltildi.

We've already prepared for the millennium bug. - Biz milenyum hatası için zaten hazırdık.

hata
boner
hata
trip

He always tries to trip people up. - O her zaman insanların hatasını yakalar.

Be careful not to trip. - Hata yapmamak için dikkatli ol.

hata
inaccuracy
Hata
failure

He is to blame for the failure. - Hata için o suçlanacak.

Who is to blame for the failure? - Hata için kim suçlanacak?

hata
malfunctioning
hata
bloomer
hata
mistake, error, failing, fault, defect
hata
falsity
hata
goof

You need to stop goofing around. - Etrafta hata yapmayı bırakmalısın.

hata
wrongfulness
hata
baulk
hata
slip up
hata
slip
hata
balk
hata
fluff
hata
failing

Human beings often lack insight into their own faults and failings. - İnsanoğlu çoğunlukla kendi hatalarına ve başarısızlıklarına karşı iç görüden yoksundur.

hata
imperfection
hata
fault, defect, flaw
hata
mistake, error, fault
hata
innaccuraccy
hata
floater
hata
gaffe
hata
booboo
hata
inaccurate

The budget appears to be inaccurate and unrealistic. - Bütçe hatalı ve gerçek dışı görünüyor.

hata
misprision
hata
fallacy
hata
lapsus
hata
aberration
hata
delinquent

What shall we do with this delinquent girl? - Bu hatalı kızla ne yapacağız?

hata
corrigendum
hata
erratum
hata
clinker
kul kusursuz/hatasız olmaz
(Atasözü) Nobody's perfect./To err is human
التركية - التركية
Hatası olmayan, yanlışlığı bulunmayan
HATA
(Osmanlı Dönemi) Kuzey Çin
hata
Yanlış, yanlışlık, yanılgı
hata
Suç, günah, kusur
hata
İstemeyerek ve bilmeyerek yapılan yanlış, yanılma, yanılgı
hata
Yanlış, yanlışlık, yanılgı. İstemeyerek ve bilmeyerek yapılan yanlış, yanılma, yanılgı: "Ağzını topla, dedim, ama hatamı anladım."- B. Felek
hatâ
(Osmanlı Dönemi) kusur
hatasız
المفضلات