I never read this book without being reminded of my old days.
- Bana geçmiş günlerimi hatırlatmaksızın bu kitabı hiç okumadım.
Tom had to remind Mary to feed the dog.
- Tom Mary'ye köpeği beslemesini hatırlatmak zorunda kaldı.
Tom remembered how beautiful Mary had been when he first met her.
- Tom ilk karşılaştığında Mary'nin ne kadar güzel olduğunu hatırladı.
I remembered everybody.
- Ben herkesi hatırladım.
Ken couldn't recall his name.
- Ken onun ismini hatırlayamadı.
Tom couldn't recall the details.
- Tom detayları hatırlayamadı.
I never see this album without remembering my school days.
- Bu albümü, okul günlerimi hatırlamadan asla göremem.
He's not good at remembering names.
- O, isimleri hatırlamada iyi değildir.
I never see this album without remembering my school days.
- Bu albümü, okul günlerimi hatırlamadan asla göremem.
She may not remember me, but I do remember her.
- O beni hatırlamayabilir ama ben onu hatırlarım.
I have no recollection of seeing the man.
- Adamı gördüğümü hatırlamıyorum.
Tom only had a dim recollection of what Mary looked like.
- Mary'nin neye benzediği hakkında Tom'un sadece loş bir hatırlaması vardı.
Here is a reminder for young people: you will all die sometime.
- İşte gençler için bir hatırlatma: hepiniz bir ara öleceksiniz.
Thanks for the reminder.
- Hatırlatma için teşekkürler.