تعريف hasta في التركية الإنجليزية القاموس.
- patient
Cancer patients often have to deal with debilitating bouts of nausea.
- Kanser hastaları sıklıkla bulantı nöbetlerini azaltmakla uğraşmak zorundadır.
Some doctors say something to please their patients.
- Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.
- ill
I think you'd better take a rest; you look ill.
- Sanırım dinlensen iyi olur; hasta görünüyorsun.
He could not go on the hike because he was ill.
- O, hasta olduğu için yürüyüşe gidemedi.
- sick
Too much drinking will make you sick.
- Çok fazla içmek seni hasta edecek.
The dog seems to have been sick.
- Köpek hasta gibi görünüyor.
- under the weather
- ailing
The ailing aunt let out a sigh.
- Hasta teyze iç çekti.
- invalid
Do I look like an invalid?
- Hasta gibi mi görünüyorum?
- (Argo) gippy
- weather
- (Argo) crook
- cracked
- about the gills
- queer
- mad
Tom made a big donation to the hospital.
- Tom hastaneye büyük bir bağış yaptı.
Can a case be made for late-term abortions?
- Bir hasta geç dönem kürtaj yapılabilir mi?
- crazy
I was crazy about that boy.
- Ben o delikanlıya hastaydım.
- patience
The patient lost his patience.
- Hasta sabrını kaybetti.
- indisposed
- ili
- valetudinarian
- slang hard up, flat broke, penniless
- slang losing (card)
- fanatical
- unsound
- addicted to, excessively fond of: futbol hastası great soccer fan
- buff
- case
Can a case be made for late-term abortions?
- Bir hasta geç dönem kürtaj yapılabilir mi?
Take this medicine in case you get sick.
- Hastalanırsan bu ilacı al.
- poorly
A healthy person is a poorly examined sick person.
- Sağlıklı bir kişi kötü muayene edilmiş hasta bir kişidir.
- weakly
- ill, sick, poorly; cracked, mad, crazy, freak, potty about sb/sth; patient; invalid; fan, buff
- fanatic
- diseased
- in bad health
- unwell
He came to school even though he was unwell.
- O, hasta olmasına rağmen okula geldi.
- patient, sick person; invalid
- fan
- slang lazy student
- sufferer
- sick, ill
- client
- valetudinary
- shot
One of the hunters was shot and had to be taken to hospital, where he is now making a speedy recovery.
- Avcılardan biri vuruldu ve hastaneye götürülmek zorunda kaldı ve şimdi hızlı bir iyileşme gösteriyor.
- nut
It's not a nuthouse, it's a psychiatric hospital.
- Bu bir akıl hastanesi değil, bu bir psikiyatri hastanesi.
Why did they put Tom in a nuthouse?
- Neden Tom'u bir akıl hastanesine koydular?
- upset
- into
You should take her illness into consideration.
- Onun hastalığına dikkat etmelisin.
A freezing beggar was brought into the hospital for treatment. However, he didn't have even one cent with which to settle the bill.
- Donan bir dilenci tedavi için hastaneye getirildi. Fakat faturayı ödemek için bir senti bile yoktu.
- freak
- lover
- peculiar
- potty about
- keen on
- sick person
That sick person's life is in danger.
- O hasta kişinin hayatı tehlikede.
You're a very sick person.
- Çok hasta bir insansın.
- hooked
- sıck
The dog seems to have been sick.
- Köpek hasta gibi görünüyor.
Too much drinking will make you sick.
- Çok fazla içmek seni hasta edecek.
- (Tıp) healthless
- bad
My mother is sick with a bad cold.
- Annem kötü bir soğuk algınlığından dolayı hasta.
The hospital food wasn't as bad as I expected it to be.
- Hastane yemeği olmasını beklediğimiz kadar kötü değil.
- potty
- keen
- weak
My mother was very weak from a long illness.
- Annem uzun bir hastalıktan dolayı çok zayıftı.
She was still weak after her illness.
- O, hastalığından sonra hâlâ güçsüzdü.
- hasta bezi
- Underpad
- hasta olmak
- 1. to get sick; to be ill. 2. slang to go to class unprepared
- hasta veya yaralı
- (Askeri) patient
- hasta bakıcı
- (Askeri) nurse
- hasta duş yatağı
- (Tıp) shower trolley
- hasta duşu
- (Tıp) shower trolley
- hasta düşmek
- fall ill
- hasta etmek
- make sick
- hasta etmek
- unsettle
- hasta etmek
- make someone sick
- hasta eğitimi
- (Tıp) patient education
- hasta eğitimi
- (Tıp) education
- hasta güvenliği
- patient safety
- hasta hakları
- rights of patients
- hasta iyileşmek
- be on the mend
- hasta kabul oranı
- (Askeri) admission rate
- hasta karyolası
- (Tıp) hospital bed
- hasta katılımı
- (Tıp) patient participation
- hasta muayenesi
- practice
- hasta olmak
- ill
It's better to be poor and in good health than rich and ill.
- Yoksul ve sağlıklı olmak zengin ve hasta olmaktan iyidir.
- hasta olmak
- get sick
I don't want to get sick.
- Hasta olmak istemiyorum.
- hasta olmak
- fall sick
- hasta olmak
- crazy
- hasta olmak
- be mad about
- hasta olmak
- to be mad about
- hasta olmak
- mad
- hasta olmak
- mad about
- hasta olmak
- be mad
- hasta olmak
- to be sick
- hasta olmak
- become sick
- hasta olmak
- be crazy about
- hasta olmak
- be crazy
- hasta teskeresi
- (Askeri) litter
- hasta ve yaralılar
- (Askeri) patients
- hasta yakınları
- patient's relatives
- hasta yakınları
- patient relatives
- hasta yönetimi
- (Tıp) patient management
- hasta olmak
- be ill
- hasta olmak
- crazy about
- hasta olmak
- Become ill
- hasta yatağında
- on one's sickbed
- hasta akış paterni
- (Tıp) patient flow pattern
- hasta arındırması
- (Çevre) patient decontamination
- hasta bakmak
- care patient
- hasta bakmak
- look after patient
- hasta bakmak
- care for patient
- hasta bakmak
- nurse somebody through
- hasta bakmak
- see a patient
- hasta bakım ekibi
- (Tıp) patient care team
- hasta bayramı
- lammas-day
- hasta başında yapılan
- clinical
- hasta diyeti
- invalid diet
- hasta dosyası
- patient's history
- hasta düşmek
- to fall ill
- hasta düşmek
- to get sick
- hasta edercesine
- sickeningly
- hasta edici
- sicklily
- hasta etmek
- to make (someone) ill
- hasta etmek
- a) to make (sb) ill b) to make sb sick, to give sb the pip
- hasta etmek
- make ill
- hasta etmek
- sicken
- hasta etmek
- indispose
- hasta gibi
- seedy
- hasta göndermek
- send patient
- hasta görünen
- green
- hasta hissediyorum
- I feel ill
- hasta hissetmek
- feel ill
- hasta intikal ihtiyaçları merkezi
- (Askeri) patient movement requirements center
- hasta iskemlesi
- invalid's wheelchair
- hasta kâğıdı
- sick report
- hasta kötüleşmek
- take a turn for the worse
- hasta küçük bir oğlana ne verebiliriz
- What can we give a sick little boy
- hasta listesi
- sick list
- hasta mevcudu
- (Askeri) patients remaining
- hasta muayene fişi
- (Eğitim) medical examination form
- hasta mısınız
- Do you feel sick
- hasta nakli
- (Tıp) patient transfer
- hasta numarası yapmak
- pretend to be sick
- hasta numarası yapmak
- sham ill
- hasta numarası yapmak
- malinger
- hasta odası
- sick room
- hasta odası
- sickroom
- hasta olduğu için gelmemek
- be on sick leave
- hasta olma
- unsoundness
- hasta olma hali
- (Tıp) morbidity
- hasta olmak
- be sick
- hasta olmak
- fall ill
- hasta olmak
- feel queer
- hasta olmak
- a) to become ill, to get sick b) to be mad (about), to be crazy (about), to be keen on, te be fond of, to go overboard (about sb/sth
- hasta olmak
- feel sick
- hasta olmak
- get ill
- hasta olmak
- ail
- hasta olmak
- take ill
- hasta olmak
- be taken ill
- hasta olmak
- feel ill
- hasta olmamak
- be not ill
- hasta olmamak
- be not sick
- hasta oluş
- weakness
- hasta perhizi
- invalid diet
- hasta raporu
- sick report
- hasta rolü yapan kimse
- malingerer
- hasta rolü yapma
- (Pisikoloji, Ruhbilim) malingering
- hasta sevk etmek
- send a patient
- hasta sevk maddesi
- (Askeri) patient movement item
- hasta sevki
- (Tıp) transfer of patient
- hasta tahliye muhtemel durum kiti
- (Askeri) patient evacuation contingency kit
- hasta takibi
- (Tıp) patient follow-up
- hasta taşıt gemisi
- (Askeri) hospital transport
- hasta tedavi etmek
- treat a patient
- hasta torbası
- air sickness bag
- hasta torbası lütfen
- an air sickness bag
- hasta vagonu
- ambulance coach
- hasta yakını
- patient relative
- hasta yakını
- patient's relative
- hasta yatağı
- sickbed
- hasta yatma
- sickbed
- hasta yatmak
- take to one's bed
- hasta yatmak
- (deyim) flat on one's back
- hasta yatmak
- to lie sick
- hasta yatırmak
- admit a patient to a hospital
- hasta ziyareti
- visit of patients
- hasta ziyareti
- visitation
- hasta ziyaretleri
- patient visits
- hasta özgeçmişi
- patient's history
- hasta ısıtıcısı
- (Askeri) patient-heater
- hasta şerbeti
- caudle
- hasta, çorbası tasta
- (Konuşma Dili) He's not really very sick
- hastanede yatan hasta
- in patient
- hastanede yatmayan hasta
- outpatient
- harekat alanı hasta nakil ihtiyaçları merkezi
- (Askeri) theater patient movement requirements center
- hasta olmak
- sick
He is afraid of becoming sick.
- O hasta olmaktan korkuyor.
I'm tired of being sick.
- Hasta olmaktan bıktım.
- hastalar
- patients
A new study suggests that hospital records for patients older than 65 are often incorrect, which may lead to serious treatment errors.
- Yeni bir çalışma 65'ten daha büyük hastaların hastane kayıtlarının çoğunlukla yanlış olduğunu ortaya atmaktadır, bu durum ciddi tedavi hatalarına yol açabilir.
Patients often die simply because they yield to their diseases.
- Hastalar çoğunlukla sadece hastalıklarına boyun eğdikleri için ölürler.
- acil hasta
- (Tıp) emergency patient
- bayan hasta
- a female patient
- erkek hasta
- a male patient
- görünmek (güzel, hasta vb)
- look
- ruhen hasta
- sick
- hasta olmak
- sicken
- hasta olmak
- being ill
- Küresel Hasta Ulaştırma İhtiyaçları Merkezi
- (Askeri) Global Patient Movement Requirements Center
- askeri hasta idare timi
- (Askeri) military patient administration team
- ayakta tedavi edilen hasta
- outpatient
- ağır hasta
- seriously ill
- ağır hasta olmak
- be in a bad way
- ağır hasta olmak
- to be in a bad way
- beni hasta ediyorsun
- You make me sick
- biraz hasta
- a little bit ill
- ciddi olarak hasta veya yaralı; istihbarat ilgi beyanı
- (Askeri) seriously ill or injured; statement of intelligence interest
- doktor hasta gizliliği
- doctor-patient confidentiality
- evde hasta muayenesi
- domiciliary visit
- fakir ve hasta kimse
- lazar
- hastalar
- the sick
He intends to devote his life to curing the sick in India.
- O, hayatını Hindistan'daki hastaları tedavi etmeye adamak istiyor.
Make sure that the sick are properly cared for.
- Hastalara uygun şekilde bakıldığından emin ol.
- hastalar
- clientele
- iyi olmaz hasta
- incurable
- müşterek hasta intikal ihtiyaçları merkezi
- (Askeri) joint patient movement requirements center
- müşterek hasta intikal takımı
- (Askeri) joint patient movement team
- numaradan hasta
- malingerer
- paralel izleme çoklu birlik dönüşü; hasta sevk talebi; hasta sevk ihtiyacı
- (Askeri) parallel track multiunit return; patient movement request; patient movement requirement
- paralel izleme çoklu birliği; yolculuk malzemesi; hasta sevki; koruyucu hekimlik
- (Askeri) parallel track multiunit; passage material; patient movement; preventive medicine; program manager; provost marshal
- tekerlekli hasta sedyesi
- (Askeri) wheeled litter
- yalandan hasta
- faker
- yalandan hasta
- simulator
- yalnız hasta tarafından algılanan
- subjective
- yaralı veya hasta
- (Askeri) injured or ill