hareketi

listen to the pronunciation of hareketi
التركية - الإنجليزية

تعريف hareketi في التركية الإنجليزية القاموس.

hareket
movement

The movements of this robot are awkward. - Bu robotun hareketleri hantaldır.

Your son took part in the student movement, I hear. - Oğlunuz öğrenci hareketi içinde yer aldı, ben duydum.

hareket
motion

Tom seconded the motion. - Tom hareketi destekledi.

The man lay motionless. - Adam hareketsiz yatıyordu.

hareket
move

Nothing's wrong with the engine, but my car won't move. - Motorda sorun yok, fakat arabam hareket etmiyor.

George felt the train begin to move. - George trenin hareket etmeye başladığını hissetti.

halk hareketi
grassroots movement
hassas hareketi
fine movement
hassas motor hareketi
(Pisikoloji, Ruhbilim) fine motor movement
hareket
{i} act

The people who live in Japan must act according to the Japanese country constitution. - Japonya'da yaşayan insanlar Japon ülkesi anayasasına göre hareket etmelidir.

Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime. - Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.

hareket
travel

The earth travels in an orbit around the sun. - Dünya güneşin etrafında bir yörüngede hareket eder.

Light travels at a velocity of 186,000 miles per second. - Işık saniyede 186.000 millik bir hızla hareket eder.

fay hareketi
heave
hareket
behavior

This movement had a great impact on the behavior of women. - Bu hareketin, kadınların davranışları üzerine büyük bir etkisi vardı.

hareket
movement; move; motion; act, behaviour, conduct; activity, action; departure, start
hareket
flight

My flight will depart in an hour. - Uçağım bir saat içinde hareket edecek.

I need a flight that leaves on Monday afternoon. - Pazartesi öğleden sonra hareket eden bir uçuşa ihtiyacım var.

hareket
{i} bearing
brown hareketi
brownian motion
cezir hareketi
low tide
devir hareketi
rotary motion
hareket
handling
hareket
evolvement
hareket
(Gıda) action times activation energy
hareket
militate
hareket
(Gıda) action times
hareket
ultrasonic
hareket
doings
hareket
animation
hareket
despite
hareket
kinesis
hareket
behave

Don't behave lightly. - Düşünmeden hareket etme.

hareket
(Askeri) travelling speed
hareket
commotion
hareket
conversation
hareket
(Bilgisayar) transactional
hareket
walk

You must be completely still and walk on your tip-toes. The baby is asleep. - Sen tamamen hareketsiz olmalısın ve parmak uçlarında yürümelisin. Bebek uyuyor.

Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free. - İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm.

hareket
(Askeri) weigh
kabuk hareketi
(Coğrafya) crustal movement
levha hareketi
(Coğrafya) plate motion
met hareketi
high tide
mukavemet hareketi
(Askeri) resistance movement
nakit hareketi
cash flow
testere hareketi
(Mekanik) sawing motion
hareket
life

Tom has devoted his life to the movement against nuclear energy. - Tom nükleer enerjiye karşı hareket için hayatını adadı.

Layla had to act to save her life. - Leyla hayatını kurtarmak için harekete geçmek zorunda kaldı.

hareket
stroke
hareket
front

The driver was shouting because the car in front of him wasn't moving. - Sürücü, önündeki araç hareket etmediği için bağırıyordu.

hareket
activity
hareket
locomotion
hareket
action

Mario's Pub is where the action is. - Mario'nun Pub'ı hareketin olduğu yerdir.

AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it. - Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.

hareket
play

She played a part in the women's lib movement. - Kadınların özgürlüğü hareketinde bir rol oynadı.

She played a part in the women's lib movement. - Kadınların özgürlüğü hareketinde yer aldı.

hareket
departure

In China, you have to go to the departure station and buy train tickets there. - Çim'de, hareket istasyonuna gitmek ve tren biletleri orada almak zorundasın.

hareket
behaviour
hareket
deed

His brave deed earned him respect. - Onun cesur hareketi ona saygı kazandırdı.

hareket
stir

The politician stirred up the workers. - Politikacı işçileri harekete geçirdi.

31 mart hareketi
march 31 movement
el hareketi
hand motion
hareket
off-block
hareket
be moving
hareket
moving in
hareket
in the motion
hareket
movement of
hareket
the act
hareket
move of
Asker ve Denizci Sivil Yardım Hareketi
(Askeri) Soldiers and Sailors Civil Relief Act
Avrupa federalist hareketi
(Hukuk) European federalist movement
Avrupa hareketi
(Hukuk) European Movement
Siyonizm hareketi
(Hukuk) Zionist movement
Uluslararası Açlıkla Mücadele Hareketi
(Askeri) Action Internationale Contre La Faim (International Action Against Hunger)
aynı hareketi yapmak
follow suit
bacaklarını dümdüz açarak eğilme hareketi
splits
bir hareketi sürdürmek
keep at
blok hareketi
(Coğrafya) block movement
bulut hareketi hızı
(Askeri) speed of cloud movement
cezir hareketi
ebb
dalga hareketi
wave motion
deprem girdi hareketi
(Çevre) input earthquake motion
deprem hareketi
(Coğrafya) earthquake motion
dönme hareketi
rotary motion
dönme hareketi
volution
ekleme hareketi
add transaction
el hareketi yapmak
wave
elektrik hareketi
electromotion
emek hareketi
(Ticaret) movement of labor
emek hareketi
labour force mobility
eylemsizlik hareketi
inertial movement
feminizm hareketi
women's lib
feminizm hareketi
women's liberation movement
file hareketi
(Spor) net acting
flap hareketi
(Havacılık) flapping
flap hareketi açısı
(Havacılık) flapping angle
gözün kısa ve hızlı hareketi
saccade
güneş ve ayın hareketi ile ilgili
lunisolar
hareket
step
hareket
transaction

This is an illegal transaction. - Bu yasadışı bir harekettir.

hareket
earthquake, tremor
hareket
movement, organized movement
hareket
rail. traffic
hareket
demeanour [Brit.]
hareket
motion, movement, action
hareket
setout
hareket
behaviour [Brit.]
hareket
starting

The train was just on the point of starting when I got to the station. - İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.

hareket
deportment
hareket
stir, activity
hareket
(Hukuk) movement, act, conduct
hareket
gesture

This gesture is familiar to young people. - Bu hareketi gençler bilirler.

Tom gestured for me to leave. - Tom ayrılmam için bana el hareketi yaptı.

hareket
exercising, exercises, exercise
hareket
conduct
hareket
act, action, deed; conduct, behavior
hareket
mus. tempo
hareket
{f} activated
hareket
start

The day she started for Paris was rainy. - Onun, Paris'e hareket ettiği gün yağmurlu idi.

You will miss the train, unless you start for the station at once. - Derhal istasyona hareket etmezsen, treni kaçıracaksın.

hareket
{i} demeanour
insan hareketi
human action
insani mayın imha hareketi
(Askeri) humanitarian mine action
iyon hareketi
(Kimya) ionic mobility
kalça hareketi
(güreş) buttock
kayma hareketi
sliding motion
kayma hareketi
sliding movement
kitle hareketi
mass movement
kitle hareketi mass action
(of people)
kurs hareketi
to-and-fro movement
kurs hareketi tahriği
drive of the lifting mechanism
kutup hareketi
(Astronomi) polar motion
manivelâ hareketi
leverage
personel hareketi
(Ticaret) personnel movement
piston hareketi
(Otomotiv) plunger lift
piyasa hareketi
(Ticaret) market movement
piyasa hareketi
(Ticaret) market trend
pompalama hareketi
pumping action
protesto hareketi
protest movement
sediment hareketi
sediment movement
sermaye hareketi
(Hukuk) capital movement
ses ve hareketi eşzamanlı yapmak
sync
silme hareketi
delete transaction
sismik yer hareketi
(Çevre) seismic ground motion
sivil toplum hareketi
(Politika, Siyaset) civil society movement
suyun kapiler hareketi
capillary movement of water
tarımda reform hareketi
agrarianism
tarımsal reform hareketi yanlısı
agrarian
terbiyesiz el hareketi
V sign
testere dişi hareketi
(Askeri) saw tooth movement
yarım çark hareketi
(binicilik) caracole
yerdeğiştirme hareketi
translatory motion
çevirme hareketi
mil . encircling movement, outflanking maneuver
çıkış hareketi
sally
çıkış hareketi yapmak
sally out
ötelenme hareketi
translatory motion
özerk yönetim hareketi
home rule
şiddetli met hareketi
springtide
التركية - التركية

تعريف hareketi في التركية التركية القاموس.

HAREKET
(Osmanlı Dönemi) Kımıldanma. Davranış. Yola çıkmak. Bir cismin sabit bir noktaya göre yerinin veya durumunun değişmesi. Sarsıntı
Hareket
(Osmanlı Dönemi) HEBS
Hareket
(Osmanlı Dönemi) HABAZ
Hareket
(Osmanlı Dönemi) KEDEME
Hareket
(Osmanlı Dönemi) HIRAK
Hareket
(Osmanlı Dönemi) HEYS
Hareket
(Osmanlı Dönemi) HEYŞ
Hareket
(Hukuk) DEVİNİM
Hareket
(Osmanlı Dönemi) VAKŞ
hareket
Davranış
hareket
Belirli bir amaca varmak için birbiri ardınca yapılan ilerlemeler, akım
hareket
Yer sarsıntısı, deprem
hareket
Kas ve eklemlerin, belli doğal şartlar içerisinde işlemeleri sonucu vücut bölümlerinde düzenli ve olumlu etkilerle oluşturdukları yer değişimi
hareket
Yer sarsıntısı, deprem: "Ben, diyor, hareket olurken Eminönü'nde idim."- M. Ş. Esendal
hareket
Yola çıkma
hareket
Vücudu oynatma, kıpırdatma veya kımıldanma
hareket
Devinim
hareket
Davranış: "Sakin, dürüst, kıyafeti ve hareketleriyle hiçbir ayrılık göstermeyen bir adamdır."- H. E. Adıvar
hareket
Kas ve eklemlerin, belli doğal şartlar içersinde işlemeleri sonucu vücut bölümlerinde düzenli ve olumlu etkilerle oluşturdukları yer değişimi
hareket
Bir parçanın yavaşlık, çabukluk derecesi
hareket
Katarların düzenlenmesi ve hangi saatlerde yola çıkıp hangi duraklarda karşılaşacaklarını düzenleme işleri
hareket
Vücudu oynatma, kıpırdatma veya kımıldanma: "Her hareketi kamera önünde rol yapıyormuşçasına hesaplı."- R. H. Karay
hareket
Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim
hareket
Demir yollarında katarların düzenlenmesi ve hangi saatlerde yola çıkıp hangi duraklarda karşılaşacaklarını düzenleme işleri
kadın hareketi
bakınız: feminizm
pergel hareketi
Pergele özgü ve pergel yönünde hareket etme
hareketi
المفضلات