harcamak

listen to the pronunciation of harcamak
التركية - الإنجليزية
spend

Tom should know exactly how much money we have to spend. - Tom kaç para harcamak zorunda olduğumuzu tam olarak bilmeli.

I didn't want to spend any more time trying to convince Tom to study French. - Tom'u Fransızca çalışmaya ikna etmeye çalışmak için daha fazla zaman harcamak istemedim.

to spend, to expenditure, to expend, to lay sth out; to blow, to waste; to use, to use up; to sacrifice; to kill; to victimize
pay out
lay
(deyim) idle away
use

Tom doesn't want to spend more than $300 for a used motorcycle. - Tom kullanılmış bir motorsiklet için 300 dolardan daha fazla harcamak istemiyor.

It's too bad people use computers to waste time. - İnsanların zaman harcamak için bilgisayarları kullanmaları çok kötü.

sacrifice
blow

I don't want to blow it. - Bunu harcamak istemiyorum.

trifle
chuck away on
dispend
kill
get through
fool away
victimize
go through
disburse
exert
to spend, expend
consume
expend
use up
(çaba vb.) put out
employ
lay out
spin out
dally away
(Hukuk) to spend

I didn't want to spend any more time trying to convince Tom to study French. - Tom'u Fransızca çalışmaya ikna etmeye çalışmak için daha fazla zaman harcamak istemedim.

People had more money to spend on new goods. - İnsanların yeni mallara harcamak için daha fazla parası vardı.

slang to kill, do (someone) in
waste

I didn't want to waste it. - Onu harcamak istemedim.

I don't want to waste time talking to Tom. - Tom'la konuşarak vakit harcamak istemiyorum.

to expend, use up
(çaba) put forth
to bring ruin or harm to (someone) (in order to advance one's own interests), expend
swallow up
run through
eat sth up
lose
harcama
spending

We reduced our spending during the recession. - Biz durgunluk döneminde harcamayı azalttık.

You should travel while you're young instead of spending time in front of the computer. - Gençken bilgisayarın önünde zaman harcamak yerine seyahat etmelisin.

harcama
expense

I hope this expense report contains all the relevant business expenses because I'm not paying a cent more after this. - Umarım bu harcama raporu tüm ilişkili iş masraflarını içerir,çünkü bundan bir sent daha fazlasını ödemeyeceğim.

Furnishing a new apartment requires large expenses. - Yeni bir daireyi döşemek büyük harcamalar gerektirir.

harcamak (para)
disburse
harcamak (parayı)
go through
içkiye harcamak
drink
boşa harcamak
waste

Tom didn't want to waste any more time calculating how much time had been wasted. - Tom ne kadar zamanın boşa harcandığını hesaplamada daha fazla zamanı boşa harcamak istemedi.

I didn't want to waste my time. - Zamanımı boşa harcamak istemedim.

harcama
expenditure

We explored all possible ways of cutting expenditures. - Biz harcamaları kesme hakkında tüm olası yollarını araştırdık.

The expenditure totaled 200,000 yen. - Harcama 200.000 yen'i buldu.

boşa harcamak
scatter
harcama
{i} consumption
boşa harcamak
dissipate
emek harcamak
endeavour
harca
{f} spending

You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth. - Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.

My roommate is prodigal when it comes to spending money on movies; he buys them the day they're released, regardless of price. - Oda arkadaşım, filmlere para harcama söz konusu olduğunda, müsriftir; o fiyatı ne olursa olsun, onları piyasaya çıktığı gün alıyor.

efor harcamak
to expend energy (in pursuit of a specified end)
efor harcamak
expend energy
emek harcamak
labor
emek harcamak
labour
harcama
expensing
harcama
expending
harcama
disburse
harcama
wastage
harca
spend

You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth. - Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.

She earns more than she spends. - O harcadığından daha fazla para kazanıyor.

harca
{f} spent

He spent all the money that his friend had lent him. - Arkadaşının ona ödünç verdiği tüm parayı harcadı.

McKinley spent three-and-a-half-million dollars. - McKinley, üç buçuk milyon dolar harcadı.

harca
pay out
harca
expend

The expenditure totaled 200,000 yen. - Harcama 200.000 yen'i buldu.

The energy expended in a fight should be saved. - Bir kavgada harcanan enerji tasarruf edilmelidir.

harcama
disbursement
gereksiz yere harcamak
unnecessary to spend
güç harcamak
put effort into itexert oneself
harcama
spend to
yakıt harcamak
to consume fuel
çaba harcamak
Endeavor, endeavour (British); labor, labour (British), push, rustle
aptalca harcamak
fool away
avuçla para harcamak
shovel up money
boşa harcamak
fling away
boşa harcamak
squander
boşa harcamak
misapply
boşa harcamak
throw away
boşa harcamak
to dissipate, to misspend, to fritter sth away (on sth)
boşa harcamak
squander away
boşa harcamak
chuck away
boşa harcamak
idle
boşa harcamak
pass away
boşa harcamak
idle away
boşa harcamak
fritter away
boşa harcamak
misspend
boşa harcamak
frivol away
boşa harcamak
cast away
boşa harcamak
lavish
boşa harcamak
trifle away
boşa harcamak
footle
boşa harcamak
fritter
boşuna harcamak
to waste
emek harcamak
to labour, to labor
emek harcamak
to put in work
fazla para harcamak
overspend

When you travel abroad, you feel very expansive, and it's easy to overspend in a mood like that. - Yurt dışına seyahat ettiğinde çok geniş hissedersin. Böyle bir ruh hali içinde fazla para harcamak kolaydır.

harca
payout
harcama
outlay
harcama
(Hukuk) disbursement, expenditure
harcama
expenses, outlay, expenditure
harcama
spending; expense, expenditure
harcama
payment
harcama
outgo
hesapsızca harcamak
prodigalize
idareli harcamak
to economize
idareli harcamak
save
içkiye harcamak
drink away
kendini harcamak
burn oneself out
kendini harcamak
spread oneself
kötü harcamak
misspend
para harcamak
put one's hand in one's pocket
para harcamak
to spend money
parasını idareli harcamak
hold the purse strings
su gibi para harcamak
to spend money like water
uğrunda harcamak
to sacrifice
vakit harcamak
fiddle-faddle
vaktini boşa harcamak
fiddle
vaktini boşa harcamak
fiddle around
vaktini boşa harcamak
fiddle about
zaman harcamak
fiddle away
çaba harcamak
endeavor
çaba harcamak
endeavour [Brit.]
çaba harcamak
labor
çaba harcamak
rustle
çaba harcamak
labour [Brit.]
çaba harcamak
push
çok harcamak
go the pace
çok harcamak
lash out on
çok harcamak
slather
çok harcamak
lavish
çok para harcamak
shovel up money
çılgınca para harcamak
go on a buying spree
çılgınca para harcamak
go on a shopping spree
çılgınca para harcamak
go on a spending spree
التركية - التركية
Bir iş görmek veya bir şey satın almak için parayı elden çıkarmak, sarf etmek: "İki maaşımı hastalığına harcadığım talebe, sonbaharla beraber ölmüştü."- S. F. Abasıyanık
Yok olmasına, ölmesine sebep olmak
Birinin değer ve onurunu kırıcı bir durum yaratmak
Bir iş görmek veya bir şey satın almak için parayı elden çıkarmak, sarf etmek
Manevi yönden kötü duruma düşürmek, feda etmek
Bir şey yapmak için kullanmak, tüketmek
ezmek
geçmek
yatırmak
geçirmek
harcama
Bir şey almak için elden çıkarılan para, gider
harcama
Harcamak işi, parayı elden çıkarma, sarf
harcama
(Osmanlı Dönemi) masraf
harcamak
المفضلات