Dalida died from an overdose of sleeping pills.
- Dalida aşırı dozda uyku hapından öldü.
Tom takes a pill with vitamins and minerals every day.
- Tom her gün bir adet vitamin ve mineral hapı alır.
Adam spent 3 years in jail for drug possession.
- Adam uyuşturucu bulundurmaktan hapiste 3 yıl geçirdi.
Layla was in prison for a drug crime.
- Leyla bir uyuşturucu nedeniyle hapisteydi.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
- Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
He at once resolved to accompany me to that island, ship aboard the same vessel, get into the same watch, the same boat, the same mess with me, in short to share my every hap; with both my hands in his, boldly dip into the Potluck of both worlds.
Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.
- I happened along when the car hit the boy.
Evlilikte mutluluk tamamen şans işi.
- Happiness in marriage is entirely a matter of chance.
Tom kötü bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that something horrible was about to happen.
Tom'un mutlu olmak için kesinlikle çok şeyi var.
- Tom certainly has a lot to be happy about.
Ben New York'ta iken, tesadüfen eski arkadaşımla karşılaştım.
- When I was in New York, I happened to meet my old friend.
Tesadüfen istasyonda öğretmenimi gördüm.
- It happened that I saw my teacher at the station.
O, meydana gelmek zorunda değildi.
- That didn't have to happen.