halb…

listen to the pronunciation of halb…
ألمانية - التركية

تعريف halb… في ألمانية التركية القاموس.

halb
yarım

Yarım düzine yumurta aldım. - Ich habe ein halbes Dutzend Eier gekauft.

İtalya bir yarımadadır. - Italien ist eine Halbinsel.

halb
halp yarım
halb
(Gramer) (- halb) yarısı - yarısı
halb
{halp} yarım
halb eins
(saat) yarım, on iki buçuk
halb nackt
yarı çıplak
halb und halb
yarı yarıya
halb öffnen
aralamak
التركية - التركية

تعريف halb… في التركية التركية القاموس.

HALB
(Osmanlı Dönemi) Süt sağmak
الإنجليزية - التركية

تعريف halb… في الإنجليزية التركية القاموس.

half
ara

Senin evinin ve benimkinin arasında orta noktada buluşalım. - Let's meet halfway between your house and mine.

Dr. Svensen konuyu öyle geniş bir şekilde araştırdı ki onun kaynakçası kitabının yarı ağırlığını oluşturuyor. - Dr. Svensen researched the issue so extensively that his bibliography makes up half the weight of his book.

demi
(önek) yarım
half
(pul/içecek/bilet/vb.) yarım
half
buçuk

Bir buçuk asırlık bir karmaşadan sonra kraliyet otoritesi yeniden kuruldu. - Only after a century and a half of confusion was the royal authority restored.

Tom sekiz buçuk yıl önce ailesiyle birlikte Japonya'ya geldi. - Tom came to Japan eight and a half years ago with his parents.

half
yarı

Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı. - He began his meal by drinking half a glass of ale.

Sözlük, yaklaşık yarım milyon kelime içeriyor. - The dictionary contains about half a million words.

half
{i} yarım

Sözlük, yaklaşık yarım milyon kelime içeriyor. - The dictionary contains about half a million words.

Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı. - He began his meal by drinking half a glass of ale.

demi
önek yarım, yarı
demi
yarım
half
yarımhalf brother üvey erkek karde
half
yarı yarıya

Emekli olduktan sonra geliri yarı yarıya azaldı. - His income was diminished by half after retirement.

Tom kağıt parçasını yarı yarıya katladı. - Tom folded the piece of paper in half.

half
kısmen

Tom sadece kısmen şaka yapıyordu. - Tom was only half joking.

half
{i} yarım, yarı: Two halves make a whole. İki yarım bir bütün eder. half an apple yarım elma. Half the students have come
half
yarım buçuk yarı
half
{i} devre

Bu araba, motor silindirlerinin yarısını devre dışı bırakabilir. - This car can deactivate half of its engine's cylinders.

half
{ç} halves (hävz)