The woman who he thought was his aunt was a stranger.
- Halası olduğunu düşündüğü kadın bir yabancıydı.
My father named me after his aunt.
- Babam bana halasının adını verdi.
Thousands of people lost their lives in the Bhopal Gas Tragedy, and even today hundreds of thousands of people still suffer from the ill-effects of the poisonous gas.
- Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.
The event is still fresh in our memory.
- Olay anımızda hâlâ tazedir.
Hello? Are you still here?
- Merhaba? Hâlâ burada mısın?
The event is still fresh in our memory.
- Olay anımızda hâlâ tazedir.
Tom's third marriage was unhappy and he was considering yet another divorce.
- Tom'un üçüncü evliliği mutsuzdu ve hâlâ bir kez daha boşanmayı düşünüyordu.
As far as I know, she has not yet married.
- Bildiğim kadarıyla, o hâlâ bekâr.
The girl answered: Yes, auntie, I'll eat them both.
- Kız cevap verdi: Evet halacığım ikisini yiyeceğim.
Babanın kız kardeşine hala denir.
- Babanın bacısına hala denir.