In North America, business operates on the customer is always right principle.
- Kuzey Amerika'da işler, Her zaman müşteri haklıdır. prensibi ile yapılır.
Oh my, you're right, I didn't know that at all.
- Amanın, sen haklısın, ben onu hiç bilmiyordum.
You might just be right.
- Sadece haklı olabilirsin.
Justify your attitude, come on, justify being there when it all happened.
- Davranışını haklı çıkar, haydi, bunların hepsi olduğunda orada olmanı haklı çıkar.
I won't divorce you unless you give me a legitimate reason.
- Haklı bir sebep söylemezsen seni boşamayacağım.
It's easy to lampoon their ideas now, but they seemed quite reasonable at the time.
- Şu an onların fikirlerini yermek kolay, fakat onlar o zaman epey haklı göründü.
I'm fairly sure I'm right about this.
- Bunun hakkında haklı olduğumdan oldukça eminim.
I feel vindicated by the ruling.
- Kararla haklı olduğumu hissediyorum.
We agreed that his actions were warranted.
- Onun eylemlerinin haklı neden olduğunu kabul ettik.
He is deservedly popular.
- O haklı olarak popülerdir.
I don't rightly know.
- Ben haklı olarak bilmiyorum.
Everyone wants to be right.
- Herkes haklı olmak ister.
Sami always wants to be right in all situations.
- Sami her zaman her durumda haklı olmak istiyor.
He is deservedly popular.
- O haklı olarak popülerdir.
Sami always wants to be right in all situations.
- Sami her zaman her durumda haklı olmak istiyor.
Everyone wants to be right.
- Herkes haklı olmak ister.
Sami always wants to be right in all situations.
- Sami her zaman her durumda haklı olmak istiyor.
Everyone wants to be right.
- Herkes haklı olmak ister.