You can't win against the truth.
- Hakikat karşısında galip gelemezsin.
She succeeded in getting him to tell the truth.
- Ona hakikati söyletmekte başarılı oldu.
This cellphone is really expensive.
- Bu cep telefonu hakikaten pahalı.
I often see people turning against each other all the time, and this really scares me.
- İnsanların sıklıkla birbirlerine sırt çevirdiklerini görüyorum, ve bu beni hakikaten korkutuyor.
It's a truly difficult problem to resolve.
- Bu çözmek için hakikaten zor bir problem.
I really, truly believe that.
- Ben gerçekten, hakikaten ona inanıyorum.
Philosophy is the art of taking revenge on reality.
- Felsefe, hakikatten intikam alma sanatıdır.
Tom is out of touch with reality.
- Tom hakikatten habersiz.