O eskisi gibi değil, biliyorsun.
- It ain't like before, you know.
Onun söyleyebileceği şey hakkında endişeli değilim.
- I ain't worried about what he might say.
Doan' hurt me--don't! I hain't ever done no harm to a ghos'. I alwuz liked dead people, en done all I could for 'em. You go en git in de river agin, whah you b'longs, en doan' do nuffn to Ole Jim, 'at 'uz awluz yo' fren'..
The man was branded as a traitor.
- Adam bir hain olarak damgalandı.
The soldiers turned traitor.
- Askerler vatan haini çıktı.
The mountains were treacherous and steep.
- Dağlar hain ve dikti.
Tom doesn't look like a scoundrel.
- Tom bir hain gibi görünmüyor.
Patriotism is the last refuge of a scoundrel.
- Vatanseverlik bir hainin son sığınağıdır.
The most perfidious way of harming a cause consists of defending it deliberately with faulty arguments.
- Bir sebebe zarar vermenin en haince yolu kasten yanlış görüşleri savunmaktan oluşur.
Some villains are more sinister than others.
- Bazı hainler diğerlerinden daha uğursuzdurlar.