hai̇n

listen to the pronunciation of hai̇n
التركية - الإنجليزية

تعريف hai̇n في التركية الإنجليزية القاموس.

hain
traitor

The soldiers turned traitor. - Askerler vatan haini çıktı.

They called Greeley a fool and a traitor. - Onlar Greeley'i bir aptal ve bir hain olarak adlandırdı.

hain
betrayer
hain
treacherous

The mountains were treacherous and steep. - Dağlar hain ve dikti.

hain
Judas
hain
insidious
hain
(Edebiyat) anguis in herba
hain
punic
hain
blackguard
hain
cruel
hain
traitorous
hain
villain

Some villains are more sinister than others. - Bazı hainler diğerlerinden daha uğursuzdurlar.

hain
(someone) who takes pleasure in harming someone, malicious
hain
perfidious

The most perfidious way of harming a cause consists of defending it deliberately with faulty arguments. - Bir sebebe zarar vermenin en haince yolu kasten yanlış görüşleri savunmaktan oluşur.

hain
cattish
hain
recreant
hain
foul
hain
traitorous, treacherous, perfidious; ungrateful, disloyal; malicious, cruel; traitor, rat, renegade
hain
You rat!/You devil! (said in friendly protest)
hain
ratter
hain
renegade
hain
false-hearted
hain
false
hain
dingo
hain
deceitful
hain
malicious
hain
nefarious
hain
scoundrelly
hain
catty
hain
ungrateful
hain
viperous
hain
faithless
hain
viperish
hain
rat
hain
traitorous; treacherous, perfidious
hain
scoundrel

Patriotism is the last refuge of a scoundrel. - Vatanseverlik bir hainin son sığınağıdır.

Tom doesn't look like a scoundrel. - Tom bir hain gibi görünmüyor.

hain
disloyal
hain
wicked
hain
devilish, mischievous
hain
serpent
hain
snaky
hain olmak
turn traitor
hain (evlat)
unfilial
hain evlat
unfilial
hain insan
(Konuşma Dili) judas
hain işbirliği
traitorous cooperation
hain kadın
traitress
hain pamuk
(Tekstil) grey cotton
hain tip
Mephistopheles
hain
guile
hain
guileful
hain
mischievous
hain
treasonist
hain
quitter
hain
villainous
hain
false hearted
hain
spiteful
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف hai̇n في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

hain
To inclose for mowing; to set aside for grass
hain't
ain't
hain't
has not
hain't
have not

Doan' hurt me--don't! I hain't ever done no harm to a ghos'. I alwuz liked dead people, en done all I could for 'em. You go en git in de river agin, whah you b'longs, en doan' do nuffn to Ole Jim, 'at 'uz awluz yo' fren'..

hain't
Variant of ain't
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Emanete hıyanet eden. İyiliğe karşı kötülük eden
hain
Hıyanet eden (kimse): "Bu anlayışsızlığa ve bu vatan hainlerine vah vahlanır, acır gibiydiler."- T. Buğra
hain
Zarar vermekten, üzmekten veya kötülük yapmaktan hoşlanan (kimse)
hain
Bazen sitemli bir seslenme olarak kullanılır
hain
Kötü bir niyet taşıyan
hain
Bazen sitemli bir seslenme sözü
hain
Hıyanet eden (kimse)
hain
Zarar vermekten, üzmekten veya kötülük yapmaktan hoşlanan (kimse): "Siz galip olduğunuz için cesur ve hain görünüyorsunuz."- A. Gündüz
hain hain
Kötü bir biçimde
Hain
mayası bozuk
hai̇n
المفضلات