She stood silently, her head tilted slightly to one side.
- Başı bir tarafa doğru hafifçe eğik, sessizce ayakta durdu.
Although the conditions are slightly different, the result of our experiment was identical with Robinson's.
- Şartlar hafifçe farklı olmasına rağmen, bizim deneyin sonucu Robinson'unki ile aynı.
I was mildly disappointed.
- Hafifçe bir hayal kırıklığına uğradım.
Tom kissed Mary lightly on the cheek.
- Tom Mary'yi yanağından hafifçe öptü.
I dress lightly all the time.
- Her zaman hafifçe giyinirim.
The boy faintly resembled his father in appearance.
- Oğlan görünüşte hafifçe babasına benziyordu.
Tom doesn't give advice lightly.
- Tom hafifçe tavsiye vermez.
Tom kissed Mary lightly on the cheek.
- Tom Mary'yi yanağından hafifçe öptü.
We have to nudge him to do the right thing.
- Onun doğru şeyi yapması için hafifçe dürtmek zorundayız.
We have to nudge him to do the right thing.
- Onun doğru şeyi yapması için hafifçe dürtmek zorundayız.