Bir çantada yulaf, diğerlerinde fındık var.
- In einer Tasche ist Hafer, in der anderen sind Haselnüsse.
Yulaf ezmesini sadece bol şekerli yiyebilirim.
- The only way I can eat oatmeal is with a lot of sugar.
Yulaf uzun zaman atlara ve katırlara yiyecek olmuştur.
- Oats have long been food for horses and mules.
Yulaf uzun zaman atlara ve katırlara yiyecek olmuştur.
- Oats have long been food for horses and mules.
Tom atına biraz yulaf verdi.
- Tom gave some oats to his horse.
Tom gave his horse some oats.
- Tom gab seinem Pferd Hafer.
Tom gave some oats to his horse.
- Tom gab seinem Pferd Hafer.