haberi

listen to the pronunciation of haberi
التركية - الإنجليزية
news
privy to
haber
news

The story about the girl was in the news. - Kızın hakkındaki öykü, haberlerdeydi.

I have had no news from him yet. - Ondan henüz haberim yok.

haberi olan
wise
haberi olmayan
unaware
haberi olmak
wise up
haberi ilk verme
(gazete) scoop
haberi olan
informed
haberi olan
knowing
haberi olan
au fait
haberi olmadan
without one's knowledge
haberi olmadan
unknown to
haberi olmak
be wise to
haberi olmak
get wise to
haberi olmak
be aware
haberi olmak
have notice of
haberi olmak
to know, to have heard (of/about), to be acquainted with sth
haberi olmak
wise up to
haberi olmak
to be informed of, know about
haberi olmak
know about
haberi olmak
(sır vb.) be privy to
haberi olmak
be on to
haberi olmamak
to be unaware (of sth/that), to be ignorant of
haberi olmamak
be unaware of
haberi olmamak
be insensible of
haberi olmamak
not to know
haberi olmayan
incognizant
haberi olmayan
unposted
haberi önce yayınlama
(gazete) beat
haber
{i} information

I have some information for you. - Senin için bazı haberlerim var.

I have some information for Tom. - Tom için biraz haberim var.

haber
message

Oops, I posted the message to the wrong newsgroup. - Hoop, mesajı yanlış haber grubuna gönderdim.

I received a message from the past today. - Bugün geçmişten bir haber aldım.

haber
{i} item
gazete haberi
report
haber
annunciation
haber
intimation

He didn't give any intimation about that. - O bu konuda herhangi bir haber vermedi.

haber
notice

Holmes went out of the room without being noticed by anyone. - Holmes kimseye haber vermeden odadan dışarı çıktı.

Tom was dismissed without notice. - Tom, haber verilmeden görevden alındı ​​.

haber
acquaintance
haber
fame
haber
advice
haberi olmak
hear about
haberi olmak
be informed of
haberi olmak
hear of
haber
word

We received word of her death. - Onun ölüm haberini aldık.

I got word that Mary wants to divorce him. - Mary'nin ondan ayrılmak istediğini haber aldım.

haber
news item
haber
tidings
haber
{i} dispatch
haber
communication

The communication of news by TV and radio is very common now. - TV ve radyo ile haber iletişimi artık çok yaygın.

English is a means of communication. - İngilizce bir haberleşme aracıdır.

haber
info

Why wasn't I informed? - Neden haberdar edilmedim?

I didn't inform them. - Onlara haber vermedim.

haber
steer
haberi olmak
understand
haberi olmak
be acquainted
Bir çocuktan bir deliden al haberi
(Atasözü) Children and fools speak the truth
haber
in news
haber
disclose
son dakika haberi
news flash
ajans haberi
(Basın) agency news
dünyadan haberi olmama
worldly innocence
dünyadan haberi olmamak
to be unaware of what is going on around one
dünyadan haberi olmamak
to be unaware of the happenings around oneself
ekonomi haberi
economy news
haber
report

The television show was interrupted by a special news report. - Özel haber nedeniyle televizyon programı kesildi.

Does Tom know about this report? - Tom'un bu rapordan haberi var mı?

haber
formerly, gram. predicate
haber
announcement
haber
news, information, notice, communication, message; knowledge
haber
knowledge

Mary made a cake without her mother's knowledge. - Mary annesinin haberi olmadan kek yaptı.

Mary made a cake without her mother's knowledge. - Mary annesinden habersiz kek yaptı.

haber
datum
haber
griffin
haber
news, information, message, word
haber
griff
haber
gen
haber
advertise
haberi olmak
be in the swim
haberi olmak
be out of the swim
haberi olmak
be onto
herşeyden haberi olan
well informed
herşeyden haberi olmak
know the time of day
kötü haberi alıştıra alıştıra vermek
break the bad news
olup bitenlerden haberi olan
in the swim
tavşan dağa küsmüş de dağın haberi olmamış
(Atasözü) 1. X has gotten mad at Y, but Y is unaware of it. 2. When an insignificant person gets mad at a big shot, the big shot usually has no knowledge of it
tekmil haberi
mil (oral) report (made to a superior)
yaymak (bir haberi)
bandy about
çocuktan al haberi
(Atasözü) A child will tell the truth
ölüm haberi
death knell
ölüm haberi
knell
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف haberi في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Haber
Haber Fritz Haber Bosch process Haber ammonia process
haber
German chemist noted for the synthetic production of ammonia from the nitrogen in air (1868-1934)
التركية - التركية

تعريف haberi في التركية التركية القاموس.

HABERÎ
(Osmanlı Dönemi) (Haberiyye) Haberle ilgili. Haberden ibaret olan
HABERÎ
(Osmanlı Dönemi) Gr: Yüklemle ilgili
HABER
(Osmanlı Dönemi) Berelenme, yaralanma. Çürüme
Haber
sava
Haber
ses soluk
Haber
acas
Haber
(Osmanlı Dönemi) ZAHR
Haber
(Osmanlı Dönemi) MUGALGAL
haber
Bir olay, bir olgu üzerine edinilen bilgi, salık
haber
Bir olay, bir olgu üzerine edinilen bilgi, salık: "Çırağın bir şeyden haberi yok."- M. Ş. Esendal. İletişim veya yayın organlarıyla verilen bilgi
haber
Bilgi
haber
İletişim veya yayın organlarıyla verilen bilgi
haber
Yüklem
haber
(Osmanlı Dönemi) mesaj
tekmil haberi
Askerlikte astın üste verdiği sözlü rapor
tekmil haberi
Bir işin tamamlanmış olduğu haberi
haberi
المفضلات