haß

listen to the pronunciation of haß
ألمانية - التركية
[der] nefret, kin, garaz
Hass
r. has nefret
Hass
{has} r nefret
Hass
nefret et
Hass
kin beslemek
Hass
nefret

Kaynanamdan nefret ediyorum. - Ich hasse meine Schwiegermutter.

Kayınvalidemden nefret ediyorum. - Ich hasse meine Schwiegermutter.

Hass
nefret eden
Hass
kin
التركية - التركية

تعريف haß في التركية التركية القاموس.

HASS
(Osmanlı Dönemi) Azlık, kıllet
HÂSS
(Osmanlı Dönemi) Tam ayar olan, yabancı maddelerle karışık olmayan ve içinde bozuk bulunmayan. Tek, münferid
HÂSS
(Osmanlı Dönemi) (C.: Havass) Hususi. Hâlis. Kıymetli ve ileri gelen mühim yakınların topluluğu
HÂSS
(Osmanlı Dönemi) Tar: Osmanlı İmparatorluğunun ilk zamanlarında, devletin büyüklerine ayrılan yıllık geliri yüzbin akçadan fazla olan arazi
HÂSS
(Osmanlı Dönemi) Saf
HÂSS
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyde bulunup başkasında bulunmayan. Umumi olmayıp mahsus olan
HÂSS Ü ÂMM
(Osmanlı Dönemi) Herkes, bütün herkes
ZARARI HASS
(Hukuk) Özel zarar, bir veya bir kaç kişiye ilişkin zarar
abdi hass
(Osmanlı Dönemi) hususî, has ve ayrıcalıklı kul Hz. Muhammed (a.s.m)
الإنجليزية - التركية

تعريف haß في الإنجليزية التركية القاموس.

hatred of
nefret
ألمانية - الإنجليزية
hatred of
Hass
hatred

Andreas feels hatred towards Angela. - Andreas empfindet Hass gegenüber Angela.

That's why I have such an extreme hatred for him. - Deswegen hasse ich ihn so sehr.

Hass
hate

It seems she hates you. - Es scheint so, als ob sie dich hasst.

She hates green peppers. - Sie hasst grünen Pfeffer.

Blick voller Hass
a look full of hate
Hass auf Kinder
misopaedia
das Schüren von Hass
the fomentation of hatred
den Hass gegen Ausländer schüren
to nurture a hatred of foreigners
eine Leidenschaft für jemanden/einen Hass auf jemanden entwickeln
to conceive a passion/a hatred for somebody
Hass
hass
الإنجليزية - ألمانية

تعريف haß في الإنجليزية ألمانية القاموس.

hass
Hass