The cheetah uses a combination of stealth and explosive acceleration to catch its prey.
- Çita, avını yakalamak için gizlilik ve patlayıcı hızlandırma kombinasyonunu kullanır.
Tom did his best to speed up the process.
- Tom süreci hızlandırmak için elinden geleni yaptı.
Light travels at a velocity of 186,000 miles per second.
- Işık saniyede 186.000 millik bir hızla hareket eder.
The velocity of light is about 186,000 miles per second.
- Işık hızı saniyede yaklaşık 186.000 mildir.
The airplane flies at a speed of five hundred kilometers per hour.
- Uçak saatte beş yüz kilometre hızla uçar.
Come on, Arianna, speed up or we'll never get there!
- Haydi Arianna, hızlan, yoksa asla oraya ulaşamayacağız!
I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely.
- Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.
Tom does things at his own pace.
- Tom işleri kendi hızınızda yapar.
They walked at the rate of three miles an hour.
- Saatte üç mil hızla yürüdüler.
The growth rate of the Japanese economy will top 0.7% this year.
- Japon ekonomisinin büyüme hızı bu yıl % 0.7'yi geçecek.
Tom did his best to speed up the process.
- Tom süreci hızlandırmak için elinden geleni yaptı.
The application allows you to quickly calculate the ratio of body mass index - BMI.
- Uygulama, vücut kütle indeks oranını hızlı bir şekilde hesaplamanı sağlıyor.
This ship can reach extremely high speeds.
- Bu gemi, son derece yüksek hızlara ulaşabilir.
The airplane is capable of supersonic speeds.
- Uçak sesten hızlı hızlara ulaşabilir.
The battle quickly became fierce and bloody.
- Savaş hızla şiddetli ve kanlı oldu.
Mary hastened back to her room.
- Mary hızla odasına geri döndü.
The mistake hastened his retirement.
- Hata onun emekliliğini hızlandırdı.
I had to hurry the work.
- İşi hızlandırmak zorunda kaldım.