hükümler

listen to the pronunciation of hükümler
التركية - الإنجليزية
(Kanun) terms
(Politika, Siyaset) findings
judgments
hüküm
provision
hüküm
ruling
hüküm
{i} sentence

A verdict and a sentence are different things. - Yargı ve hüküm farklı şeylerdir.

The mandatory minimum sentence is 10 years. - Zorunlu asgari hüküm on yıldır.

hüküm
verdict

A verdict and a sentence are different things. - Yargı ve hüküm farklı şeylerdir.

The verdict is something only a jury can decide. - Hüküm sadece jüri tarafından karar verilebilen bir şeydir.

hüküm
government

The government imposed a new tax on farmers. - Hükümet çiftçilere yeni vergi koydu.

The government must make fundamental changes. - Hükümet temel değişiklikler yapmalı.

hüküm
statute
hüküm
{i} judgement

Only about 15 per cent of people with autism are in the workforce, mainly because people are so judgemental about them. - Otistik insanların yalnızca yaklaşık yüzde 15'i işgücündedir, başlıca nedeni insanların onlar hakkındaki büyük peşin hükümleridir.

hüküm
effect

His speech was an effective apology for the Government's policies. - Onun konuşması Hükümetin politikalarıyla ilgili etkili bir özürdü.

hüküm
(Latin) clausula
hüküm
(Latin) sententia
hüküm
ordinance
hüküm
provisions
hüküm
command
hüküm
sentential
hüküm
(Ticaret) possession
hüküm
condition
hüküm
domination
hüküm
ascendancy
hüküm
edict
hüküm
(Kanun) judicial sentence
hüküm
sentencing
hüküm
dictum
hüküm
predication
hüküm
judgment

Thinking is difficult, and therefore many people only pass judgment. - Düşünmek zordur ve bu yüzden birçok insan sadece hüküm verir.

Don't pass judgment too quickly. - Çok hızlı hüküm vermeyin.

hüküm
decree
hüküm
adjudication
hüküm
fiat
hüküm
mastership
hüküm
dominion
hüküm
arbitrament
hüküm
force

My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future. - Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.

hüküm
{i} operation
hüküm
conclusion

Don't jump to any conclusions. - Anlamadan hüküm verme.

I'm sorry I jumped to conclusions. - Üzgünüm anlamadan hüküm verdim.

hüküm
ruled for
aşağıda yer alan hükümler uyarınca değiştirmek
(Hukuk) to alter in accordance with the provisions set out below
deniz astsubay kıdemli başçavuş; sadece tamamlanmış hükümler
(Askeri) chief petty officer; complete provisions only
geçici hükümler
(Hukuk) provisional rules
hüküm
(Hukuk) judgment, provision, ruling, assessment, decision, conclusion
hüküm
decision

There's growing anger over the government's decision. - Hükümetin kararı üzerine büyüyen öfke var.

Students have been protesting against the government's decision. - Öğrenciler hükümetin kararına karşı protesto yapıyorlar.

hüküm
assize
hüküm
rule

He was the ruler of the Inca Empire. - İnka İmparatorluğunun hükümdarı idi.

The people resisted their cruel ruler. - İnsanlar zalim hükümdara direndi.

hüküm
award
hüküm
estimate
hüküm
doom
hüküm
decision, sentence, decree, judgment
hüküm
legality, authority, validity
hüküm
rule, authority; command, edict; judgement, verdict; sentence, decree, judicial sentence/decision; government; effect, influence; importance; provision, condition
hüküm
sovereignty, sway, jurisdiction
hüküm
deliverance
hüküm
authority
hüküm
importance, effect, influence
hüküm
assumption, opinion, thought
hüküm
judgement [Brit.]
hüküm
proviso
hüküm
force, grip, hold
hüküm
dicta
hüküm
mastery
hüküm
ascendantent
hüküm
power

At that time, Ethelbert ruled as king in Kent, and was powerful. - O zaman, Ethelbert, Kent'te kral olarak hüküm sürüyordu ve güçlüydü.

I know some powerful people in the government. - Hükümette bazı güçlü insanlar tanıyorum.

hüküm
judg(e)ment
nihai hükümler
(Politika, Siyaset) final provision
tespit hükümler
declaratory judgments
ticarette teknik engellerin kaldırılmasına ilişkin genel hükümler
(Hukuk) general provisions in the field of technical barriers to trade
yasal hükümler
(Hukuk) legal provisions
التركية - التركية
(Hukuk) AHKAM
Hüküm
(Osmanlı Dönemi) FETTE
hüküm
Karar
hüküm
Yargı: "Hükmü doğru ve pek de yerinde olamazdı."- F. R. Atay
hüküm
Egemenlik, hâkimiyet
hüküm
Yargı
hüküm
Önem, geçerlilik
hüküm
Değer, aynı veya benzer nitelik
hüküm
Değer, aynı veya benzer nitelik: "Kocabaş Kazasker, gerçekten Sultan Mahmut'un gözbebeği hükmündeymiş."- R. N. Güntekin. Önem, geçerlilik
hüküm
Etki, hız, şiddet
hükümler
المفضلات