Suçluluk tüm yüzünde yazılı.
- Guilt is written all over your face.
Tom kendinde inanılmaz suçluluk hissetti.
- Tom felt tremendous guilt.
Hafif bir suçluluk duygusu olsa da o kendini gülmekten alamadı.
- He could not refrain from smiling, though with a slight sense of guilt.
O, bir hata yapmaktan suçluydu.
- He was guilty of making a mistake.
O cinayetten suçluydu.
- He was guilty of murder.
O, bir hata yapmaktan suçluydu.
- He was guilty of making a mistake.
O cinayetten suçluydu.
- He was guilty of murder.
Tom'un suçsuzluğunu kanıtlamak için herhangi bir kanıt bulmamızın hala olası olmadığını düşünüyorum.
- I still think it's unlikely that we'll find any evidence to prove Tom's guilt.
Erkek arkadaşının suçsuz olduğuna inanıyor.
- She believes her boyfriend is not guilty.
But I won't be threatened or bribed or guilted into giving up something that's important to me.
... And I'm suffering from terrible gender guilt because ...
... I'm in no way blaming or shaming or trying to guilt ...