Kütüphanenin önünde büyüyen bir sürü ağaç var.
- There are many trees growing in front of the library.
Büyüyen bir çocuk daha fazla gıda gerektirir.
- A growing child requires more food.
Ambargoya muhalefet büyüyordu.
- Opposition to the embargo was growing.
Kalabalık gittikçe büyüyor.
- The crowd is growing larger and larger.
İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.
- Trade between the two countries has been steadily growing.
Çiftçiler fıstık yetişen iyi bir yaşam yapmazlarsa, diğer ürünleri yetiştirmeye çalışacaklardır.
- If farmers don't make a decent living growing peanuts, they will try growing other crops.
Babamın hobisi gül yetiştirmektir.
- My father's hobby is growing roses.
Organik tarım kimyasallar olmadan bir bitkileri (tahıllar, baklagiller, meyve) yetiştirme yöntemidir.
- Organic agriculture is a method of growing plants (grains, legumes, fruit) without chemicals.
Büyüme hızı katlanarak büyüyor.
- The rate of growth is growing exponentially.
Hava kirliliği bazı bitkilerin büyümesini önler.
- Air pollution prevents some plants from growing well.
Onlar artan bir nüfusa sahip, bu yüzden çok daha fazla yiyeceğe ihtiyaçları var.
- They have a growing population; therefore they need more and more food.
Growing season here begins in March.
Milk is good for growing children.
Among other kinds the Patna justly celebrated, but perhaps the most fertile province for rice-growing is Arracan, from whence great quantities of the grain are shipped to Europe from the port of Akyab, the importance of which is yearly increasing.