تعريف grouped في الإنجليزية التركية القاموس.
- (Bilgisayar) gruplanmış
- {f} gruplaş
- gruplaşmış
- {s} toplu halde
- (sıfat) toplu halde
- group
- grup
Bir grup milis onu gördü ve ateş açmaya başladı.
- A group of militia saw him and began shooting.
Bir grup çete parayı çaldı.
- A group of gangsters stole money.
- grouped by
- (Bilgisayar) gruplandırma ölçütü
- grouped by
- (Bilgisayar) gruplandır
- grouped records
- gruplanmis kayıtlar
- grouped data
- (Ticaret) gruplandırılmış veriler
- grouped pilasters
- (İnşaat) grup gömme ayaklar
- grouped records
- (Bilgisayar,Teknik) gruplanmış kayıtlar
- group
- {f} gruplandırmak
- group
- {f} sınıflandırmak
- group
- {f} toplanmak
- group
- takım
Çalışma grubundaki iyi takım ruhu olumlu olarak değerlendirilir.
- The good team spirit in the work group is valued positively.
- group
- gruplamak
- group
- (Bilgisayar) gruplandır
İtalyanca fiiller üç çekim halinde gruplandırılır.
- Italian verbs are grouped into three conjugations.
Mary'nin elbiseleri tipine ve rengine göre gruplandırılmış.
- Mary's clothes are grouped by type and color.
- group
- öğür
- group
- (Biyokimya) yığın
- group
- (Bilgisayar) yeni program grubu
- group
- (Bilgisayar) küme grup
- group
- bir grupta toplamak
- group
- gruplaştırmak
- group
- grup oluşturmak
Bir grup oluşturmak için bir araya geldik.
- We came together to form a group.
- group
- sosyal grup
- group
- filo
- group
- (İstatistik) sınıf
Sınıf dört gruba ayrıldı.
- The class was divided into four groups.
- group
- ekip
Ekip küçük gruplara ayrıldı.
- The team was divided into smaller groups.
- group
- türkümlemek
- group
- türkümlere ayırmak
- group
- küme
- group
- gruplara ayrılmak
- group
- gruplaşmak
- group
- topluluk
Gruplar ya küçük bir toplulukla ya da tüm dünya ile bir ilgi paylaşmak için iyi bir yoldur.
- Groups are a good way to share an interest with either a small community or the whole world.
Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
- In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- group
- {f} gruplaştır
- group
- türkümleşmek
- group
- türküm
- group
- kafil
- group
- {i} kütle
- group
- {i} öbek
- group
- {i} kafile
- group
- yan yana
- group
- aynı zamanda teşekkü1 ettiği farzolunan kaya tabakaları
- group
- (Tıp) Kimyasal bileşim hususunda birbirine benzer maddeler takımı
- group
- {i} manga
- group
- birbiri ile benzerlikleri olan hayvan veya bitki sınıfı
- group
- {f} grupla
O grupla bağlantıları kesmelisin.
- You should cut off your connections with that group.
Bu grupla kendimi tanıtmak istemiyorum.
- I don't want to identify myself with that group.
- group
- (Askeri) GRUP: 1. İki veya daha çok tabur ya da iki veya daha çok filo grubundan oluşan, elastik bir idari ve taktik birlik. Terim; muharebe destek ve hizmet destek birliklerine de uygulanır. 2. Özel bir amaç için tasarlanmış, normal olarak, bir kuvvetin tali bir bölümü halinde, bir miktar gemi veya hava aracı. 3. Bir bütün halinde çalışan, birçok parçalardan meydana gelmiş, mekanik bir düzen. 4. Haberlerin gönderilmesinde veya kriptolanmasında bir birim meydana getiren bir veya daha çok sembol. Ayrıca bakınız: "army group", "boat group", "embarkation element (unit) (group) ", "tactical air control group", "tractor group", "transport group (amphibious)"
- group
- benzer nitelikli öğeler grubu
- group
- {i} heyet
- group
- (isim) grup, küme, öbek, takım, topluluk, heyet, kafile, manga, filo (İng.), kütle
- group
- {i} filo (İng.)
- group
- kısım
- group
- ulam
- to be grouped
- gruplanmak