Bolluk zamanlarında kıtlık zamanlarını hatırla.
- In times of abundance, remember the times of famine.
Bolluk içinde yaşıyor.
- She lives in abundance.
Serveti nasıl dağıtacağın büyük bir sorundur.
- How to distribute abundance is a great problem.
O, çok miktarda para borçluydu.
- He owed large amounts of money.
Develer hörgüçlerinde çok miktarda yağ depolayabilir.
- A camel can store a large amount of fat in the hump on its back.
Kitapta bir resim bolluğu var.
- There is an abundance of pictures in the book.
Bolluk içinde yaşıyor.
- She lives in abundance.
A large amount of money was spent on the new bridge.
- Es wurde eine große Menge Geld in die neue Brücke gesteckt.
Large amounts of timber are used in paper making.
- Bei der Papierherstellung werden große Mengen an Holz verwendet.