تعريف groß… في الإنجليزية التركية القاموس.
- total
- toplam
Toplamda kaç para harcadın?
- How much money did you spend in total?
Toplamın 900 doların üzerinde olacağını hesapladı.
- Tom calculated that the total would be over 900 dollars.
- gross
- {i} bütün
Bütün bebek dişlerini bu kibrit kutusunda biriktirdin mi? Bu iğrenç!
- You saved all your baby teeth in this matchbox? That's gross!
- gross
- brüt
Geçen yıl Tom'un brüt geliri otuz bin doların üzerindeydi.
- Tom's gross income last year was over thirty thousand dollars.
- Gross State Product
- (Bilim, İlim) Gayrisâfi yurtiçi hasıla
- gross
- {s} müstehcen
- gross
- (Tıp) İri büyük, gözle görülen kalın
- gross
- by the gross pakette yüz kırk dört tane olarak
- gross
- {s} gayrisafi
- gross domestic product
- (Ticaret) gayrisafi milli hasıla
- gross domestic product
- (Ticaret) gayrisafi yurtiçi hasıla
- gross out
- iğrenmek
- gross
- (Ticaret) kar yapmak
- gross
- şeni
- gross
- iri
- gross
- fıçı gibi
- gross
- (Ticaret) bürüt
- gross
- 144'lük grup
- gross
- aşırı şişman
- gross
- kalın
- gross
- büyük
Büyük bir hata yapmaktan kaçınmak için daha dikkatli olmalısın.
- You must be more careful to avoid making a gross mistake.
- gross
- görgüsüz
Tanzanya'da yiyecek koklamak, kibar olmayan hatta çok görgüsüzce bir davranıştır.
- It is impolite, or even gross, to smell food in Tanzania.
- gross
- (Ticaret) düzine
- gross
- gayrı safı
- gross
- iğrenç
Bütün bebek dişlerini bu kibrit kutusunda biriktirdin mi? Bu iğrenç!
- You saved all your baby teeth in this matchbox? That's gross!
Sıçan bıyıkları iğrençtir.
- Rat whiskers are gross.
- gross
- brüt para toplamı
- gross
- (Ticaret) affedilmez
- gross
- (Ticaret) net olmayan
- gross amount
- (Ticaret) brüt miktar
- gross budget
- (Ticaret) gayrisafi bütçe
- gross budget
- (Askeri,Ticaret) gayri safi bütçe
- gross capacity
- brüt kapasite
- gross catch
- (Denizbilim) gerçek av
- gross density
- brüt yoğunluk
- gross domestic product
- (Askeri) gayri safi yurt içi hasıla
- gross duty
- brüt sulama suyu miktarı
- gross earning
- brüt kazanç
- gross error
- (Askeri) kaba hata
- gross head
- brüt düşü
- gross income
- (Ticaret) brüt kar
- gross load
- (Ticaret) kayıplar dahil yük
- gross loss
- (Ticaret) gayri safi zarar
- gross loss
- (Ticaret) brüt hasar
- gross loss
- (Ticaret) brüt zarar
- gross margin
- (Ticaret) brüt satış karı
- gross neglect
- (Kanun) ağır ihmal
- gross out
- iğrendirmek
- gross power
- (Otomotiv) brüt güç
- gross power
- toplam güç
- gross premium
- (Sigorta,Ticaret) brüt prim
- gross pressure
- mutlak basınç
- gross proceeds
- (Ticaret) gayrisafi hasılat
- gross proceeds
- (Ticaret) gayri safi hasılat
- gross product
- brüt hasıla
- gross product
- brüt gelir
- gross profit
- (Ticaret) gayri safı kar
- gross profit
- (Ticaret) gayri safi kar
- gross request
- (Ticaret) brüt ihtiyat
- gross sales
- (Ticaret) brüt satış
- gross sample
- (Tıp) homojen örnek
- gross section
- dolu kesit
- gross space
- (Askeri) gayri safi depolama sahası
- gross surplus
- (Ticaret) brüt kar
- gross terms
- (Ticaret) brüt hükümler
- gross ton
- groston
- gross tonnage
- (Askeri,Ticaret) brüt gemi tonajı
- gross tonnage
- brüt tonaj
- gross tonnage
- (Askeri) gayri safi tonilato
- gross tons
- (Sigorta) brüt ton
- gross weight
- (Havacılık) toplam ağırlık
- gross weight
- azami ağırlık
- gross weight
- (Askeri) yüklü ağırlık
- gross yield
- (Ticaret) brüt getıri
- gross
- inceliksiz
- gross
- arsız
- gross
- {f} kar yap
- gross
- kaba
- gross
- oniki düzinelik türküm
- gross
- bağışlanamaz
- gross
- şişko
- gross
- iriyarı
- gross
- toplam
- gross
- hantal
- gross
- şişman
- gross
- saldırgan
- gross
- sulu
- gross anatomy
- makroskopik anatomi
- gross charge
- kaba yük
- gross domestic product
- gayri safi yurtiçi hasıla
- gross earning
- gayri safi kazanç
- gross income
- brüt gelir
Geçen yıl Tom'un brüt geliri otuz bin doların üzerindeydi.
- Tom's gross income last year was over thirty thousand dollars.
- gross index
- temel dizin
- gross index
- ana dizin
- gross interest
- brüt faiz
- gross investment
- gayri safi yatırım
- gross national product
- brüt milli hasıla
- gross national product
- gayri safi milli hasıla
- gross output
- gayri safi üretim
- gross profit
- gayri safi kâr
- gross profit
- brüt kâr
- gross profit and loss
- brüt kâr ve zarar
- gross receipts
- brüt hasılat
- gross salary
- brüt maaş
- gross ton
- bin ton
- gross value
- gayri safi kıymet
- gross weight
- daralı ağırlık
- gross weight
- brüt ağırlık
- gross yield
- brüt getiri
- gross calorific value
- üst kalorifik değer, üst ışıl değer
- gross disparities
- oldukça büyük farklılıklar
- gross fixed capital formation
- gayri safi sabit sermaye oluşumu
- gross head
- brüt kafa
- gross leasable area
- brüt kiralanabilir alan
- gross margin
- Toplam kar
- gross margins
- brüt marj
- gross national expenditures
- gayri safi milli harcamalar
- gross national income
- Bürüt millî gelir
- gross national product
- (Finans) gsmh, gayri safi milli hasıla (gnp)
- gross national savings
- gayri safi milli hasıla
- gross negligence
- Ağır ihmal
- gross pay
- Brüt ödeme
- gross pay
- Kesinti olmadan önceki maaş veya ücret miktarı
- gross pay
- brüt maaş
- gross registered ton
- brüt tescil tonajı
- gross revenues
- brüt gelirleri
- gross roller
- Baskı silindiri
- gross value added
- brüt katma değerde
- gross wing area
- toplam kanat alanı
- gross
- {i} bütünlük
- gross
- {s} yoğun
- gross
- {s} göze batan veya tahammül edilmez (kusur, hata v.b.)
- gross
- {s} sıkı
- gross
- toplam/kaba/büyük/şişman
- gross
- (Tıp) İşlenmemiş kaba, hissiz
- gross
- {s} çok şişman
- gross
- kazan
- gross
- {i} grosa, on iki düzine
- gross
- {s} toptan
- gross
- brüt,v.kar yap: adj.aşırı şişman
- gross area
- brüt alan
- gross area
- saltlanmamış olan
- gross cost
- (Ticaret) gayrı safi maliyet
- gross earned premium
- (Sigorta) brüt kazanılmış primler
- gross injustice
- büyük haksızlık
- gross interest
- (Ticaret) gayri safi faiz
- gross price
- (Ticaret) gayri safı fiyat
- gross register ton
- gemi ve yükün toplam ağırlığı
- gross revenue
- (Ticaret) gayrisafi gelir
- gross revenue
- (Ticaret) gayri safi gelir
- gross ton
- (Askeri) gross ton
- gross tonnage
- (Askeri) GAYRİ SAFİ TONİLATO, BRÜT GEMİ TONAJI: Bak. "gross register tonnage" ve "tonnage"
- gross value
- (Ticaret) gayrisafi değer
- gross vehicle weight
- (Askeri) BRÜT ARAÇ AĞIRLIĞI, GAYRİ SAFİ ARAÇ AĞIRLIĞI: Bir aracın yakıtı, yağlama yağları, soğutma sıvısı, paraşütçü teçhizatı, faydalı yükü ve işletme personeli dahil, ağırlığı. Ayrıca bakınız: "curb weight" ve "net vehicle weight"
- gross weight; warping tug; weight
- (Askeri) brüt ağırlık; bağlantı römorku; ağırlık
- total
- (Ticaret) tam
Güneş tutulmaları tam ya da bölümlü olabilir.
- Lunar eclipses can be total or partial.
Tom tamamen yok olmuş görünüyor.
- Tom looks totally wiped out.
- total
- ulaşmak
- total
- bütüncül
- total
- {f} ulaş
Ekibimiz toplamda beş madalyaya ulaştı.
- Our team achieved five medals in total.
İçecekler için toplam fatura 7000 dolara ulaştı.
- The total bill for drinks came up to 7000 dollars.
- total
- toplam miktar
- total
- tutarını bulmak
- large-scale
- Geniş çaplı
- large-scale
- Büyük
Tatoeba bir mini-LibriVox'tur. O, yüksek sesle büyük ölçekli okuma başlamadan önce sadece yazılması gerekiyor.
- Tatoeba is a mini-LibriVox, it just needs to be written before the large-scale reading aloud would start.
- total
- {f} toplamak
- total
- Yeşilaycılık
- total
- toplam,v.ulaş: n.toplam
- total
- etmek
Toplam gizliliği kabul etmek ve bir gizlilik sözleşmesi imzalamak zorundaydık.
- We had to agree to total confidentiality and sign a non-disclosure agreement.
- total
- total abstinence alkolden kaçınma
- total
- {f} etmek (toplam)
- total
- (isim) toplam, tutar, adet, mevcut, topu, hepsi
- total
- yekun
- total
- {s} toptan
- total
- {i} hepsi
- total
- (sıfat) toplam, tüm, bütün, toptan, hepten