Sana büyük başarılar diliyorum.
- I wish you great success.
Büyük başarılar sürekli çabalar nedeniyledir.
- Great successes are due to constant efforts.
İngiltere ve İskoçya, 1 Mayıs 1707'de birleşti ve Büyük Britanya Krallığı'nı oluşturdu.
- England and Scotland were unified on May 1, 1707, to form the Kingdom of Great Britain.
Hindistan uzun yıllar boyunca Büyük Britanya tarafından yönetildi.
- India was governed by Great Britain for many years.
O kadar da muazzam değildi.
- It wasn't all that great.
İtalya'da yemekler harikaydı.
- The food was great in Italy.
Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
- You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
Dünyanın en büyük şarkıcıları ve ünlü müzisyenlerinin çoğu şişmandır ya da en azından bariz şekilde tombuldur.
- The world's greatest singers and most of its famous musicians have been fat or at least decidedly plump.
Yaşarken tanınmayan birçok büyük düşünür ölümden sonra ünlü oldu.
- Many great thinkers who were unknown while alive became famous after death.
Dün kardeşlerim ve arkadaşlarım beraber süper bir akşam geçirdik ve mangal da çok iyidi.
- We had a great evening yesterday with my brothers and my friends, and the barbecue was very good, too.
Bob ve ben çok iyi arkadaşlarız.
- Bob and I are great friends.
Hayatım boyunca, tüm dünyada seyahat etmekten ve birçok farklı uluslarda çalışmaktan büyük zevk aldım.
- Throughout my life, I've had the great pleasure of travelling all around the world and working in many diverse nations.
Bir ulusun büyük olması için mutlaka güçlü olması gerekmez.
- A nation need not necessarily be powerful to be great.
Bu, çok önemli bir konu.
- This is a matter of great importance.
Bu sorun çok önemlidir.
- This matter is of great importance.
Tom'a bir hayli hayranım.
- I admire Tom a great deal.
O bir hayli sabır gösterdi.
- He displayed a great deal of patience.
Yapacak pek çok işim var.
- I have a great deal of work to do.
Sadece en iyi malzemeleri kullanmak için büyük özen gösterilmiştir.
- Great care has been taken to use only the finest ingredients.
Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
- You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
Onun konuşması onun çok şey bildiğine beni inandırdı.
- His talk led me to believe that he knows a great deal.
Desteğin benim için çok şey anlamına gelir.
- Your support means a great deal to me.
Weather Service said that a copious amount of rain is expected to fall in the Plains - Meteoroloji Büyük Ovalar'da bol miktarda yağmur beklendiğini söyledi.
Bu kravatın o gömlekle muhteşem uyacağını düşünüyorum.
- I think this tie will go great with that shirt.
Tom gerçekten muhteşem zaman geçirdi.
- Tom had a really great time.
Senin harika yeteneğin var. Sen gerçekten yeteneklisin.
- You have great talent. You are truly gifted.
O, onların torun oğlu doğmadan önce kanserin kocasını öldüreceğinden korkuyordu.
- She feared cancer would kill her husband before their great-grandson was born.
Kocasının hastalığı ona büyük endişeye yol açtı.
- Her husband's illness caused her great anxiety.
Herkes Nomo'un müthiş bir atıcı olduğunu düşünüyor.
- Everyone considers Nomo a great pitcher.
Avukatın müthiş profesyonel yeteneği sayesinde çok sayıda müvekkili var.
- Because of his great professional skill, the lawyer has a large number of clients.
Hindistan uzun yıllardır Birleşik Krallık tarafından yönetildi.
- India was governed by Great Britain for many years.
İngiltere ve İskoçya, 1 Mayıs 1707'de birleşti ve Büyük Britanya Krallığı'nı oluşturdu.
- England and Scotland were unified on May 1, 1707, to form the Kingdom of Great Britain.
Büyük Britanya artık dünya politikalarının kontrolünde değil.
- Great Britain is no longer in control of world politics.
Büyük Britanya artık dünya politikalarının kontrolünde değil.
- Great Britain is no longer in control of world politics.
İngiltere ve İskoçya, 1 Mayıs 1707'de birleşti ve Büyük Britanya Krallığı'nı oluşturdu.
- England and Scotland were unified on May 1, 1707, to form the Kingdom of Great Britain.
Bugün yapacak çok işim var.
- I have a great deal to do today.
Onun konuşması onun çok şey bildiğine beni inandırdı.
- His talk led me to believe that he knows a great deal.
Savaşın bir sonucu olarak, çok sayıda mağdur kaldı.
- As a result of the war, a great number of victims remained.
Çok sayıda öğrenci konuşma özgürlüğü için savaştı.
- A great number of students battled for freedom of speech.
Cılız bir kıvılcım kocaman bir aleve dönüşebilir.
- A tiny spark may become a great flame.
Parkta pek çok sayıda insan var.
- There are a great many people in the park.
Tom pek çok kelebek topladı.
- Tom has collected a great many butterflies.
Büyük Britanya; Galler, İngiltere ve İskoçya'dan oluşur.
- Great Britain consists of Wales, England, and Scotland.
Arjantin, Falkland Adaları için İngiltere'yle savaş yaptı.
- Argentina fought a war with Great Britain over the Falkland Islands.
murat , have a great day.
O, mükemmel güzelliğe sahip bir kadındır.
- She is a woman of great beauty.
Bir aileye sahip olmak mükemmel.
- It's great to have a family.
informal fourth-great-grandfather, etc. (same as great-great-great-great-grandfather.
The Great Firewall of China is a case of corporate collaboration in censorship.
Upon the very same night when Nancy, having lulled Mr. Sikes to sleep, hurried on her self-imposed mission to Rose Maylie, there advanced towards London by the Great North Road two persons, upon whom it is expedient that this history should bestow some attention.
Or, have Muslims been alienated from the Congress because of the Prime Minister's warm embrace of the Great Satan?.
The rite of spring in eastern Canada has begun. Sweet and pure, maple syrup epitomizes the Great White North in all its unspoiled glory.
They had a great deal less than we had.
The film is bound to go great guns on video and fans of the early Travolta movies like Saturday Night Fever and Grease should be first in the queue.
Sam Fuller and the crew of New York Clipper continue to go great guns and retain a comfortable lead as they approach the south eastern tip of Cuba.
Leftish anthropologists go to great lengths to avoid saying anything about primitive peoples that could conceivably be interpreted as negative.
A great storm is approaching our shores.
Newton and Einstein are two of the greats of the history of science.
Alexander the Great.
Great! Thanks for the wonderful work.
Oh, great! I just dumped all 500 sheets of the manuscript all over and now I have to put them back in order.
Dinner was great.
His concert was very good.
- His concert was great.
Because the Earth's surface is curved, the shortest distance is actually a curve over the surface called a great circle.
Person B: More like fools seldom differ in this case.
The Liberal campaign was so carefully orchestrated that McLeod was never in a position to be confronted by the great unwashed. Unfortunately, the great unwashed rarely vote for a leader whom they have never met.
The iPhone’s 2.0 megapixel camera is no great shakes, but it’s good enough as cellphone cameras go.
Weather Service said that a copious amount of rain is expected to fall in the Plains - Meteoroloji Büyük Ovalar'da bol miktarda yağmur beklendiğini söyledi.
... And it just seemed like a great opportunity, because I ...
... great when you extracted something from the lapd so Quarrymen and shepherds were ...