Gerçekten güzel koktu.
- It smelled really good.
Onun böyle güzel bir teklifi reddetmesine şaşırdım.
- I am surprised that she refused such a good offer.
Doktor olarak iyi değil.
- He is no good as a doctor.
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that one is better.
Bu iyi hava devam ederse, iyi bir ürün alacağız.
- We'll have a good crop if this good weather keeps up.
Onlar iyi konut alamadı.
- They could not get good housing.
Onun Mahjong'da çok iyi olduğunu duydum.
- I hear he is good at mahjong.
O çok iyi bir öğretmendir.
- She's a very good teacher.
Tom ve Mary çıkıyorlar mı? Hayır, sadece iyi arkadaşlar.
- Are Tom and Mary dating? No, they're just good friends.
Bugün kendini iyi hissetmiyorsan evde kalman gerekir.Hayır, hayır. Ben iyi olacağım
- If you're not feeling good today you should stay home No, no. I'll be fine.
Sanırım bu kitabı okumanız yararlıdır.
- I think it's good for you to read this book.
Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
- Eating fish is good for your health.
Seri imalat birçok ürünün fiyatını düşürdü.
- Mass production reduced the price of many goods.
Gıda ve giyim tezgahlarındaki ürünler çok ucuz.
- Goods at the food and clothing stalls were very cheap.
Haydi, Spot. Yuvarlan. Aferin oğluma!
- Come on, Spot. Roll over. That's a good boy!
Aferin böyle devam et, Tom.
- Keep up the good work, Tom.
Tom sağlıklı gibi görünüyor.
- Tom seems to be in good health.
O, birkaç yıldır sağlıklı değil.
- He has not been in good health for some years.
Birey, devletin menfaati için mevcut değildir.
- The individual does not exist for the good of the State.
Tom, acentenin menfaatı icabı işi bırakmalıdır.
- Tom should quit for the good of the agency.
O çok iyi bir öğretmendir.
- She is a very good teacher.
Onun Mahjong'da çok iyi olduğunu duydum.
- I hear he is good at mahjong.
Arabamı satarak iyi bir kazanç elde ettim.
- I made a good profit by selling my car.
Farklı ülkeler, pek çok mal ithal etmektedirler.
- Different countries import many goods.
Bu mallar için gümrük vergisi yok.
- These goods are free of duty.
Pekala, Tom'a veda öpücüğü vermeyecek misin?
- Well, aren't you going to kiss Tom goodbye?
İyi iş çıkarıyorsun, aynen devam!
- Keep up the good work!
Tom bugün gerçekten iyi iş çıkardı.
- Tom really did a good job today.
Sizin için balık yemek faydalı mı?
- Is eating fish good for you?
Sigara içmek sağlık için faydalı değildir.
- Smoking is not good for the health.
O, konuşma sanatında yeteneklidir.
- He has a good art of talking.
Neredeyse herkes iyi yemeği takdir ediyor.
- Almost everybody appreciates good food.
Sorun neredeyse çözüldü.
- The problem is as good as settled.
Taze meyve, sağlık için iyidir.
- Fresh fruit is good for the health.
Taze meyve, sağlığın için yararlıdır.
- Fresh fruit is good for your health.
Sizin başarınız büyük ölçüde fırsatınızdan nasıl yararlanacağınıza bağlıdır.
- Your success will largely depend upon how you will make good use of your opportunity.
O, bu bilgileri yararlı kullanıma sundu.
- He put this information to good use.
Kötülüğe karşı iyilik yap.
- Render good for evil.
Yanlış zamanda konuşulan bir söz iyilikten çok daha fazla zarar yapabilir.
- A word spoken at the wrong time can do very much more harm than good.
Uygun bir zamanda orada olmak isterim.
- I would like to be there in good time.
Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
- The house looked good; moreover, the price was right.
Ben bütün iyileri tattım, ve sağlıklı olmaktan daha iyisini bulmadım.
- I tasted all goods, and didn't find better than good health.
Tom ve Mary birbirlerine karşı iyiler.
- Tom and Mary are good for each other.
Tom iyi bir yaşam sağlamaktadır.
- Tom makes a good living.
Endişelenme. Eminim, Tom'un henüz burada olmamasının sağlam bir nedeni var.
- Don't worry. I'm sure there's a good reason why Tom isn't here yet.
Çok güzel!Çok başarılı bir iş çıkardın.
- Very good! You did an excellent job.
Eğer başarılı olacaksan iyi bir başlangıç yapmalısın.
- If you are to succeed, you must make a good start.
Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable.
Bunu güvenilir kaynaklardan öğrendik.
- I got this on good authority.
O, sağlığı yerinde görünüyor.
- He seems to be in good health.
Keyfim çok yerinde değil.
- I'm not in a very good mood.
Tom bir iyilikseverdi.
- Tom was a good Samaritan.
Tam o sırada aklıma iyi bir fikir geldi.
- A good idea occurred to me just then.
Ted saatleri tamir etmede iyidir.
- Ted is good at repairing watches.
Tom'un köpeği oldukça iyi bir yüzücü.
- Tom's dog is a pretty good swimmer.
Tom notasız piano çalmada oldukça iyidir.
- Tom is pretty good at playing piano by ear.
Peki, iyi bir hafta sonu geçirdin mi?
- Well, did you have a good weekend?
Peki iyi haber nedir?
- So what's the good news?
Tom Mary'nin iyi zaman geçirdiğinden emin olmak için zahmete katlandı.
- Tom went out of his way to make sure Mary had a good time.
Bunun iyi bir fikir olup olmadığından emin değilim.
- I'm not sure if that's a good idea.
The white rock, visible enough above the brush, was still some eighth of a mile further down the spit, and it took me a goodish while to get up with it, crawling, often on all fours, among the scrub.
a good amount of seeds.
The bread is still good.
Good Friday.
The soup is good and hot.
The one thing that we can't do...is throw out the baby with the bathwater.... We know our process works pretty darn good and, uh, it’s really sparked this amazing phenomenon of this...high-quality website.
a good worker.
Walking is good for you.
The flashlight batteries are still good.
a good job.
The car was a good ten miles away.
all in good time.
Eat a good dinner so you will be ready for the big game tomorrow.
When we are happy, we are always good, but when we are good, we are not always happy.
I really don't feel well.
- I really don't feel good.
He speaks English well.
- He is a good speaker of English.