Yanan binadan kurtarılacak kadar iyi bir talihe sahipti.
- He had the good fortune to be rescued from the burning building.
Güzel bir kızla evlenmek için iyi şansı vardı.
- He had the good fortune to marry a pretty girl.
Şanslıydı ki istediği okula girdi.
- She had the good fortune to get into the school she wanted to.
Sen benim nimetime sahipsin.
- You have my blessing.
Çocuklar bir nimettir.
- Children are a blessing.
Allah'ın bereketi üzerinize olsun.
- May the blessings of God be upon you.
Biz onu bir lütuf olarak kabul ediyoruz.
- We consider it a blessing.
... But there were a lot of families who didn't have that good fortune and whose sons or daughters ...