Hadi birer birer gidelim.
- Let's go one at a time.
O, çalışmaya devam edemeyecek kadar çok yorgundu.
- She was too tired to go on working.
Çalışmaya devam edemeyecek kadar yorgundum.
- I was too tired to go on working.
Konuşma ile devam etmek istiyorsan biraz daha düşük konuşsan iyi olur.
- If you want to go on with the conversation, you'd better speak a bit lower.
Bu dünyada insan gibi davranmaya devam etmek zordur.
- In this world, it's difficult to go on behaving like a human being.
Bensiz devam etmelisin.
- You have to go on without me.
Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.
- My father would not permit me to go on to college.
Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
- He won't go on to graduate school.
Yolculuğa çıkmadan önce saç tıraşı olmak istiyorum.
- I want to get a haircut before I go on the trip.
Çalışmak ya da üniversiteye gitmek arasında karar veremiyorum.
- She can't make up her mind whether to get a job or to go on to college.
Gittikçe daha fazla çift balayı gezilerine yurt dışına gitmektedir.
- More and more couples go on honeymoon trips abroad.
Tom diyet yapmaya ve biraz zayıflamaya karar verdi.
- Tom decided to go on a diet and lose some weight.
O bir diyet yapmaya çalıştı ve beş kilo kaybetti.
- She tried to go on a diet and lose five kilograms.
I didn't make a decision because I didn't have anything to go on.
I really don't want to know what goes on between you and your boyfriend behind closed doors.
In order to get to town, I decided to go on the bus.
First of all, you go on about it far more than you think you do, ..
We cannot allow this state of affairs to continue any longer.
- We cannot allow this state of affairs to go on any longer.