Üç gün boyunca bir şey yememişti, adamın gıda dışında herhangi bir şey hakkında düşünme sorunu vardı.
- The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food.
Oğlumun hâlâ hayatta olduğunu düşünmek elimde değil.
- I cannot help thinking that my son is still alive.
Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.
- I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things.
Tom Mary'yi düşünerek oldukça çok fazla zaman harcıyor.
- Tom spends way too much time thinking about Mary.
Ben onun güvenilir bir adam olduğunu düşünerek yanıldım.
- I was mistaken in thinking that he was a trustworthy man.
Ona inanmak için onun iyi dayanakları var.
- He has good grounds for believing that.
Tom Mary'nin söylediğine inanarak zor zaman geçiriyor.
- Tom has a hard time believing anything Mary says.
Herkes dinledi ve çok mutluydu, düğünün özgün ve anlamlı olduğunu düşündüler.
- Everyone listened and was very happy, thinking this wedding was both original and meaningful.
Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.