Mutluluk ve huzur iyi bir kariyerden daha önemlidir.
- Glück und Harmonie sind wichtiger als eine schöne Karriere.
Yılında 2018 sağlık ve mutluluk tüm kalbimle diliyorum.
- Für das Jahr 2018 wünsche ich von Herzen Gesundheit und Glück.
Mutluluk sık sık kaygı ile kesildi.
- The bliss was often interrupted by anxiety.
Cehalet mutluluksa, daha fazla mutlu insanlar olmalı.
- If ignorance is bliss, there should be more happy people.
Tom keyifli şekilde mutlu.
- Tom is blissfully happy.
Keyifli bir şekilde mutlu olmak için çok fazla şeye ihtiyacın yok.
- You don't need much to be blissfully happy.
Even if your sentences were actually senseless, you at least have the luck to be able to form beautiful sentences.
- Selbst wenn deine Sätze tatsächlich sinnfrei waren, hast du zumindest das Glück, schöne Sätze bilden zu können.
My mother prefers the arbitrary selection of the lottery machines over my lucky numbers.
- Meine Mutter zieht die willkürliche Auswahl der Lotteriegeräte meinen Glückszahlen vor.