They went skiing during their date.
- Onlar buluşmaları süresince kayak yapmaya gittiler.
Tom and Mary cut classes and went to the zoo.
- Tom ve Mary okullarını astılar ve hayvanat bahçesine gittiler.
Before going to work in Paris, I have to brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
Before going to work in Paris I must freshen up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
She may have gone out to do some shopping.
- O biraz alışveriş yapmak için dışarı gitmiş olabilir.
The new couple have gone off to Hawaii on their honeymoon.
- Yeni çift balayında Hawaii'ye gitti.
I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
- Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
If you had never gone to Boston, you wouldn't have met Tom.
- Boston'a hiç gitmediysen Tom'la tanışamazdın.
Several students have gone home without cleaning the classroom.
- Birçok öğrenci sınıfı temizlemeden eve gitti.
Mr. White has gone to Canada.
- Bay White Kanada'ya gitti.
I just can't get along with him.
- Onunla anlaşamadım gitti.
Do you know where your dad went?
- Babanın nereye gittiğini biliyor musun?
Yumi went there by herself.
- Yumi oraya kendi gitti.
Before going to work in Paris, I have to brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
Before going to work in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
He's just gone on leave.
- O az önce izinli gitti.
Tom has gone on dates with both Mary and Alice.
- Tom hem Mary hem de Alice'le buluşmaya gitti.
He went on a voyage to America.
- O, Amerika'ya seyahate gitti.
When we went to karaoke, Tom went on singing all night.
- Karaoke'ye gittiğimizde, Tom bütün gece şarkı söylemeye devam etti.
It will not make much difference whether you go today or tomorrow.
- Bugün ya da yarın gitmen pek fark yaratmayacak.
I want to go to London.
- Londra'ya gitmek isterim.