She beckoned me to come in.
- O bana içeri girmem için işaret etti.
May I come in? Yes, certainly.
- İçeri girebilir miyim? Evet, kesinlikle.
Would you mind telling me how you got into my office?
- Sakıncası yoksa ofisime nasıl girdiğini bana söyler misin?
I can't believe that you actually got into Harvard.
- Harvard'a gerçekten girdiğine inanamıyorum.
Tom tried to get into the locked room.
- Tom kilitli odaya girmeye çalıştı.
It's possible that Tom will get into Harvard.
- Tom'un Harvard'a girmesi mümkündür.
For our children to be safe, please do not enter adult sites.
- Çocuklarımızın güvenliği için, lütfen yetişkin sitelerine girmeyin.
One hundred and fifty people entered the marathon race.
- Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
I saw him go into the toilet a few minutes ago.
- Beş dakika önce onun tuvalete girdiğini gördüm.
The system will go into operation in a short time.
- Sistem kısa bir süre içinde hizmete girecek.