gidiş

listen to the pronunciation of gidiş
التركية - الإنجليزية
going

I'll never forget going to Hawaii with her. - Onunla Hawai'ye gidişimizi hiç unutmayacağım.

There is nothing to prevent my going. - Benim gidişimi engelleyecek hiçbir şey yok.

conduct
deportment
manner of life, way of living
(Hukuk) trend

The trend isn't looking good. - Gidişat iyi görünmüyor.

outgoing
go
process
tenor
departure

He put off his departure till Sunday. - Gidişini Pazara kadar erteledi.

Tom has decided to put off his departure. - Tom gidişini ertelemeye karar verdi.

departure, leaving
sequence
manner of going, pace
pace, tempo
behavior, attitude, conduct
departure, going; course; movement, gait; conduct, way of life
gill
proceeding
march
movement
egress
pattern
tack
stream
egression
in going
of going
gait
tempo
departures
gidiş geliş
traffic
gidiş dönüş bileti
return ticket

I have a return ticket to Osaka. - Osaka'ya bir gidiş dönüş biletim var.

I have a return ticket to Tokyo. - Tokyo'ya bir gidiş dönüş biletim var.

gidiş geliş (gemi/tren)
boarding
gidiş, yol, tarz, tempo
going, way, style, tempo
gidiş bileti
one-way ticket
gidiş bileti
single, one-way ticket
gidiş dönüş
return, round trip
gidiş dönüş
round trip

One way or round trip? One way, please. - Tek yön ya da gidiş dönüş? Tek yön, lütfen.

Round trip? Only one-way. - Gidiş dönüş mü? Sadece tek yön.

gidiş dönüş bileti
round trip ticket
gidiş dönüş yolculuğu
round trip
gidiş dönüş/geliş
1. round trip. 2. round-trip (ticket), Brit. return (ticket)
gidiş geliş seferi
shuttle
gidiş gelişe uygunluk
(su) navigability
gidiş o gidiş
That was the last that was seen of him
gidiş yönü
set
git
go
git
{f} going

Before going to study in Paris, I have to brush up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.

Before going to work in Paris, I must brush up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.

tek gidiş
one way
git
{f} gone

She may have gone out to do some shopping. - O biraz alışveriş yapmak için dışarı gitmiş olabilir.

Mr White has gone to Canada. - Bay White Kanada'ya gitti.

(bilet) gidiş
one-way
(bilet) gidiş-dönüş
return
gidiş dönüş
return

I have a return ticket to Tokyo. - Tokyo'ya bir gidiş dönüş biletim var.

I have a return ticket to Osaka. - Osaka'ya bir gidiş dönüş biletim var.

gidiş geliş
there and back
git
(Meteoroloji) met

I went to Kobe, where I first met her. - Onunla ilk tanıştığımız yer olan Kobe'ye gittim.

When I went to Tokyo, I met him. - Ben Tokyo'ya gittiğim zaman ona rastladım.

git
ebb
git
get along with

I just can't get along with him. - Onunla anlaşamadım gitti.

git
went

Do you know where your father went? - Babanın nereye gittiğini biliyor musun?

Yumi went there by herself. - Yumi oraya kendi gitti.

git
going to

Before going to work in Paris I must freshen up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.

Before going to work in Paris, I must brush up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.

git
go#to
git
türkçeyi ingilizceye çevir
kötü gidiş
going bad
GiT
goto
ağır gidiş
crawl
bir gidiş dönüş bilet lütfen
a round-trip ticket please
bu gidiş dönüş bileti ne zamana kadar geçerli
How long is a round trip ticket good for
debi gidiş çizgisi
(Denizbilim) flow course line
doğru gidiş
directness
geliş-gidiş hava sahası kontrol grubu
(Askeri) arrival/departure airfield control group
geliş-gidiş kontrol grubu
(Askeri) arrival/departure control group
git
go to

I want to go to London. - Londra'ya gitmek isterim.

It will not make much difference whether you go today or tomorrow. - Bugün ya da yarın gitmen pek fark yaratmayacak.

kötüye gidiş
ebb
tek gidiş bileti
one-way ticket
tek gidiş bileti
single
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف gidiş في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

git
A contemptible person
git
To leave
git
A silly, incompetent, stupid, annoying, or childish person
git
disapproval If you refer to another person as a git, you mean you dislike them and find them annoying. Variant of get. an offensive word for an unpleasant and annoying person, especially a man (get (16-20 centuries), from get )
git
a person who is deemed to be despicable or contemptible; "only a rotter would do that"; "kill the rat"; "throw the bum out"; "you cowardly little pukes!"; "the British call a contemptible person a `git'"
git
To get
git
Group travel in which individuals purchase a group package in which they will travel with others along a pre-set itinerary
git
Abr Group inclusive tour A group tour that is offered only if a minimum number of people book for it
git
{f} get (Colloquial)
git
A stupid or unpleasant person
git
synonym for gastrointestinal tract
الإنجليزية - التركية

تعريف gidiş في الإنجليزية التركية القاموس.

git
(Argo) defol, kış kış
gidiş
المفضلات