Tom hayaletlerin var olduğuna inanmıyor.
- Tom doesn't believe that ghosts exist.
Gerçekten hayaletlere inanır mısınız?
- Do you really believe in ghosts?
Mary bir hayalet ya da ruhu sırtına dokunmuş gibi hissetti.
- Mary felt as if a ghost or spirit had touched her back.
Gerçekten bir hortlak gördüm.
- I actually saw a ghost.
Tıpkı gerçek hortlaklar olduğu gibi gerçek aşk vardır; her insan onun hakkında konuşur, çok az sayıda insan onu görmüştür.
- There is real love just as there are real ghosts; every person speaks of it, few persons have seen it.
Then gives her grieved ghost thus to lament. — Spenser.
Each separate dying ember wrought its ghost upon the floor. — Poe.
Before all else, we speak to the land to the ghosts and spirits of this place known to many as pixies, fairies, brownies, or elfs. (Math Jones).