Another ten minutes' walk brought us to the shore.
- On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.
I've brought you a little something.
- Sana küçük bir şey getirdim.
Can S. Jobs bring back the magic to Disney?
- S.Jobs Disney'e büyüyü geri getirebilir mi?
Bring me the magazines.
- Bana dergileri getir.
The new law will bring about important changes in the educational system.
- Yeni yasa, eğitim sistemine önemli değişiklikler getirecektir.
It's important to unite as many workers as possible.
- Mümkün olduğunca çok sayıda işçiyi bir araya getirmek önemlidir.
Sami was brought into the police station.
- Sami karakola getirildi.
A freezing beggar was brought into the hospital for treatment. However, he didn't have even one cent with which to settle the bill.
- Donan bir dilenci tedavi için hastaneye getirildi. Fakat faturayı ödemek için bir senti bile yoktu.
Who are you bringing to the play?
- Oyuna kimi getiriyorsun?
I could kick myself for not bringing a map.
- Bir harita getirmediğim için kendimi tekmeleyebilirdim.