تعريف getiren في التركية الإنجليزية القاموس.
- bringing
- bearer
- (sinir) afferent
- colorifie
- geviş getiren hayvan
- ruminant
Ruminants are a group of mammals.
- Geviş getiren hayvanlar bir memeli türüdür.
Reindeer are herbivores and ruminants.
- Ren geyikleri otçul ve geviş getiren hayvanlardır.
- getiren sinir
- afferent
- geviş getiren
- ruminant
Ruminants are a group of mammals.
- Geviş getiren hayvanlar bir memeli türüdür.
Reindeer are herbivores and ruminants.
- Ren geyikleri otçul ve geviş getiren hayvanlardır.
- getir
- brought
I've brought you a little something.
- Sana küçük bir şey getirdim.
Another ten minutes' walk brought us to the shore.
- On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.
- getir
- bring
Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?
- Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
In most sports the team that practice hardest usually brings home the bacon.
- Çoğu sporlarda en sıkı çalışma yapan takım genellikle eve ekmek parasını getirir.
- eve ekmek getiren
- bread winner
- felaket getiren
- calamitous
- felaket meydana getiren
- (Askeri) catastrophic
- getir
- (Bilgisayar) import
The new law will bring about important changes in the educational system.
- Yeni yasa, eğitim sistemine önemli değişiklikler getirecektir.
It's important to unite as many workers as possible.
- Mümkün olduğunca çok sayıda işçiyi bir araya getirmek önemlidir.
- olumsuzluk getiren
- unfortunate
- sonunu getiren
- ender
- sonuç getiren
- productive
- uyku getiren
- somniferous
- uyku getiren
- drowsy
- yerine getiren
- enforcer
- getir
- brought into
A freezing beggar was brought into the hospital for treatment. However, he didn't have even one cent with which to settle the bill.
- Donan bir dilenci tedavi için hastaneye getirildi. Fakat faturayı ödemek için bir senti bile yoktu.
Sami was brought into the police station.
- Sami karakola getirildi.
- getir
- bring into
- getir
- {f} bringing
Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide.
- Uluslararası satışlarımız büyümeye, Toyo Computer adını dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.
Who are you bringing to the play?
- Oyuna kimi getiriyorsun?
- getir
- hand in
- kira geliri getiren mülk
- property rental revenue
- avı bulup getiren köpek
- retriever
- ayrıcalık getiren
- incident
- borç veren ülkeden satın alma şartı getiren
- tied
- cetvel haline getiren
- tabulator
- doygun hale getiren
- saturator
- doygun hale getiren
- saturater
- ekmek getiren
- breadwinning
- eve ekmek parası getiren
- breadwinning
- faiz getiren
- (Ticaret) yielding interest
- faiz getiren değerli kâğıt
- percent
- fayda getiren
- ganancial
- felâket getiren
- disastrous
- felâket getiren
- catastrophic
- felâket getiren
- catastrophical
- felâket getiren
- fateful
- getir
- broughtinto
- getir
- handin
- getir
- galligaskins
- getir
- spat
- getir
- hand#in
- getir
- bringinto
- kötü haber getiren kimse
- bearer of ominous tidings
- küçük geviş getiren bir hayvan
- (hindistan) chevrotain
- meydana getiren
- constituent
- para getiren
- paying
- polen getiren
- (Botanik, Bitkibilim) pollinator
- teklifi getiren milletvekili
- proposer
- testiyi kıran da bir, suyu getiren de
- (Atasözü) The deserving are being treated just the same as the undeserving
- toz haline getiren kimse
- pulverizer
- uyku getiren
- somnolent
- uyku getiren şekilde
- dozily
- yenilik getiren kimse
- avant gardist
- yerine getiren
- performer
- yerine getiren adli makam
- (Hukuk) executing judicial authority
- yerine getiren üye devlet
- (Hukuk) executing Member State
- yıkım getiren
- internecene
- zararsız hale getiren
- disarming
- zorla yola getiren
- Procrustean
- çok para getiren
- (film vs.) moneymaker
- çözüm getiren
- remedial