تعريف getiren في التركية الإنجليزية القاموس.
- bringing
- bearer
- (sinir) afferent
- colorifie
- geviş getiren hayvan
- ruminant
Ruminants are a group of mammals.
- Geviş getiren hayvanlar bir memeli türüdür.
Reindeer are herbivores and ruminants.
- Ren geyikleri otçul ve geviş getiren hayvanlardır.
- getiren sinir
- afferent
- geviş getiren
- ruminant
Reindeer are herbivores and ruminants.
- Ren geyikleri otçul ve geviş getiren hayvanlardır.
Ruminants are a group of mammals.
- Geviş getiren hayvanlar bir memeli türüdür.
- getir
- brought
I brought you a little something.
- Sana küçük bir şey getirdim.
I've brought you a little something.
- Sana küçük bir şey getirdim.
- getir
- bring
In most sports the team that practice hardest usually brings home the bacon.
- Çoğu sporlarda en sıkı çalışma yapan takım genellikle eve ekmek parasını getirir.
Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?
- Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- eve ekmek getiren
- bread winner
- felaket getiren
- calamitous
- felaket meydana getiren
- (Askeri) catastrophic
- getir
- (Bilgisayar) import
The new law will bring about important changes in the educational system.
- Yeni yasa, eğitim sistemine önemli değişiklikler getirecektir.
It's important to unite as many workers as possible.
- Mümkün olduğunca çok sayıda işçiyi bir araya getirmek önemlidir.
- olumsuzluk getiren
- unfortunate
- sonunu getiren
- ender
- sonuç getiren
- productive
- uyku getiren
- somniferous
- uyku getiren
- drowsy
- yerine getiren
- enforcer
- getir
- brought into
Fadil was brought into the police station and questioned.
- Fadıl polis karakoluna getirildi ve sorgulandı.
A freezing beggar was brought into the hospital for treatment. However, he didn't have even one cent with which to settle the bill.
- Donan bir dilenci tedavi için hastaneye getirildi. Fakat faturayı ödemek için bir senti bile yoktu.
- getir
- bring into
- getir
- {f} bringing
Are you bringing your camera?
- Kameranı getiriyor musun?
Thanks for bringing me here.
- Beni buraya getirdiğiniz için teşekkürler.
- getir
- hand in
- kira geliri getiren mülk
- property rental revenue
- avı bulup getiren köpek
- retriever
- ayrıcalık getiren
- incident
- borç veren ülkeden satın alma şartı getiren
- tied
- cetvel haline getiren
- tabulator
- doygun hale getiren
- saturator
- doygun hale getiren
- saturater
- ekmek getiren
- breadwinning
- eve ekmek parası getiren
- breadwinning
- faiz getiren
- (Ticaret) yielding interest
- faiz getiren değerli kâğıt
- percent
- fayda getiren
- ganancial
- felâket getiren
- disastrous
- felâket getiren
- catastrophic
- felâket getiren
- catastrophical
- felâket getiren
- fateful
- getir
- broughtinto
- getir
- handin
- getir
- galligaskins
- getir
- spat
- getir
- hand#in
- getir
- bringinto
- kötü haber getiren kimse
- bearer of ominous tidings
- küçük geviş getiren bir hayvan
- (hindistan) chevrotain
- meydana getiren
- constituent
- para getiren
- paying
- polen getiren
- (Botanik, Bitkibilim) pollinator
- teklifi getiren milletvekili
- proposer
- testiyi kıran da bir, suyu getiren de
- (Atasözü) The deserving are being treated just the same as the undeserving
- toz haline getiren kimse
- pulverizer
- uyku getiren
- somnolent
- uyku getiren şekilde
- dozily
- yenilik getiren kimse
- avant gardist
- yerine getiren
- performer
- yerine getiren adli makam
- (Hukuk) executing judicial authority
- yerine getiren üye devlet
- (Hukuk) executing Member State
- yıkım getiren
- internecene
- zararsız hale getiren
- disarming
- zorla yola getiren
- Procrustean
- çok para getiren
- (film vs.) moneymaker
- çözüm getiren
- remedial