getiren

listen to the pronunciation of getiren
التركية - الإنجليزية
bringing
bearer
(sinir) afferent
colorifie
geviş getiren hayvan
ruminant

Ruminants are a group of mammals. - Geviş getiren hayvanlar bir memeli türüdür.

Reindeer are herbivores and ruminants. - Ren geyikleri otçul ve geviş getiren hayvanlardır.

getiren sinir
afferent
geviş getiren
ruminant

Ruminants are a group of mammals. - Geviş getiren hayvanlar bir memeli türüdür.

Reindeer are herbivores and ruminants. - Ren geyikleri otçul ve geviş getiren hayvanlardır.

getir
brought

Another ten minutes' walk brought us to the shore. - On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.

My uncle brought a new TV set for us. - Dayım bizim için yeni bir TV seti getirdi.

getir
bring

Bring me the magazines. - Bana dergileri getir.

Can S. Jobs bring back the magic to Disney? - S.Jobs Disney'e büyüyü geri getirebilir mi?

eve ekmek getiren
bread winner
felaket getiren
calamitous
felaket meydana getiren
(Askeri) catastrophic
getir
(Bilgisayar) import

The new law will bring about important changes in the educational system. - Yeni yasa, eğitim sistemine önemli değişiklikler getirecektir.

It's important to unite as many workers as possible. - Mümkün olduğunca çok sayıda işçiyi bir araya getirmek önemlidir.

olumsuzluk getiren
unfortunate
sonunu getiren
ender
sonuç getiren
productive
uyku getiren
somniferous
uyku getiren
drowsy
yerine getiren
enforcer
getir
brought into

Fadil was brought into the police station and questioned. - Fadıl polis karakoluna getirildi ve sorgulandı.

A freezing beggar was brought into the hospital for treatment. However, he didn't have even one cent with which to settle the bill. - Donan bir dilenci tedavi için hastaneye getirildi. Fakat faturayı ödemek için bir senti bile yoktu.

getir
bring into
getir
{f} bringing

Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide. - Uluslararası satışlarımız büyümeye, Toyo Computer adını dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.

I could kick myself for not bringing a map. - Bir harita getirmediğim için kendimi tekmeleyebilirdim.

getir
hand in
kira geliri getiren mülk
property rental revenue
avı bulup getiren köpek
retriever
ayrıcalık getiren
incident
borç veren ülkeden satın alma şartı getiren
tied
cetvel haline getiren
tabulator
doygun hale getiren
saturator
doygun hale getiren
saturater
ekmek getiren
breadwinning
eve ekmek parası getiren
breadwinning
faiz getiren
(Ticaret) yielding interest
faiz getiren değerli kâğıt
percent
fayda getiren
ganancial
felâket getiren
disastrous
felâket getiren
catastrophic
felâket getiren
catastrophical
felâket getiren
fateful
getir
broughtinto
getir
handin
getir
galligaskins
getir
spat
getir
hand#in
getir
bringinto
kötü haber getiren kimse
bearer of ominous tidings
küçük geviş getiren bir hayvan
(hindistan) chevrotain
meydana getiren
constituent
para getiren
paying
polen getiren
(Botanik, Bitkibilim) pollinator
teklifi getiren milletvekili
proposer
testiyi kıran da bir, suyu getiren de
(Atasözü) The deserving are being treated just the same as the undeserving
toz haline getiren kimse
pulverizer
uyku getiren
somnolent
uyku getiren şekilde
dozily
yenilik getiren kimse
avant gardist
yerine getiren
performer
yerine getiren adli makam
(Hukuk) executing judicial authority
yerine getiren üye devlet
(Hukuk) executing Member State
yıkım getiren
internecene
zararsız hale getiren
disarming
zorla yola getiren
Procrustean
çok para getiren
(film vs.) moneymaker
çözüm getiren
remedial
getiren
المفضلات