getir

listen to the pronunciation of getir
التركية - الإنجليزية
(Bilgisayar) bring

Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh? - Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?

In most sports the team that practice hardest usually brings home the bacon. - Çoğu sporlarda en sıkı çalışma yapan takım genellikle eve ekmek parasını getirir.

(Bilgisayar) import

It's important to unite as many workers as possible. - Mümkün olduğunca çok sayıda işçiyi bir araya getirmek önemlidir.

The new law will bring about important changes in the educational system. - Yeni yasa, eğitim sistemine önemli değişiklikler getirecektir.

brought

My uncle brought a new TV set for us. - Dayım bizim için yeni bir TV seti getirdi.

Another ten minutes' walk brought us to the shore. - On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.

brought into

Sami was brought into the police station. - Sami karakola getirildi.

A freezing beggar was brought into the hospital for treatment. However, he didn't have even one cent with which to settle the bill. - Donan bir dilenci tedavi için hastaneye getirildi. Fakat faturayı ödemek için bir senti bile yoktu.

bring into
{f} bringing

Are you bringing your camera? - Kameranı getiriyor musun?

Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide. - Uluslararası satışlarımız büyümeye, Toyo Computer adını dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.

hand in
broughtinto
handin
galligaskins
spat
hand#in
bringinto
getir götür işi
errand

Working four days a week is great for errands. - Getir götür işi için haftada dört gün çalışmak harikadır.

getir-götür
(Bilgisayar) swapping
belgeyi önceki boyutuna getir
(Bilgisayar) restore document
Sıçtı Cafer bez getir
He's buggered it up, He's messed things up
uyumlu hale getir
(Bilgisayar) make compatible
getir
المفضلات