Ooo! Yukiko! O acıtıyor! Bana yumruklarınla vurmaktan vazgeç!
- Ow! Yukiko! That hurts! Quit hitting me with your fists!
Ben gerçekten birine vurmalıyım.
- I really need to hit somebody.
8.8 büyüklüğündeki büyük deprem bugün Japon adalarını vurdu.
- A massive earthquake of magnitude 8.8 hit the Japanese islands today.
Zamanında vuruş olmasaydı, bizim takım oyunu kaybetmiş olurdu.
- If it had not been for his timely hit, our team would have lost the game.
bir kızı götürmek.
Onun son oyunu büyük bir başarıydı.
- His last play was a big hit.
Yeni film büyük bir başarıydı.
- The new movie was a big hit.
It has just struck eight, hasn't it?
- Es hat gerade acht geschlagen, nicht wahr?
The clock has just struck three.
- Die Uhr hat gerade drei geschlagen.